MEZHEB TAASSUBU

   
MEZHEP: mezhep sözcüğü arapça ”gitmek” anlamındaki zehab kökünden gelmektedir.. mezhep, mastar olarak ”gitmek” , zaman zarfı olarak ”gitme zamanı” , yer zarfı olarak da ”gidilen yer” anlamlarına gelir. Gidilecek yol, görüş, akım, gitmek ve takip etmek gibi anlamlara da gelir.
    Bu konu ümmetin ihtilafı üzerindeki en büyük etkendir.İtikâdi ve siyasi konulardaki bu ihtilafın masum ve rahmet olması asla kabul edilecek bir şey değildir.
    Bu mantığın kabul edilmesi gerçekten çok acayip ve şaşılacak bir iştir. Hangi düşünce,hangi sistem, yapılaşma ihtilaf ile başarıya ulaşmış ve peşinden sürüklediği insanların birlik ve beraberliğini sağlamıştır.Bir meselede (özellikle itikâdi) bir çok doğru olmaz.Dinin (tabiri caizse) teferruat kısmını bırakın en öncelikli kısmı olan iman bahsinde bile ümmetin üst düzey alimleri arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır.
    Öyle bir ihtilaf ki Müslümanlar birbirlerine savaş açmış ve birbirlerini öldürmüşlerdir.
    Misyoner casus Hempher’in Müslümanlar üzerindeki tespitlerine bir bakınız;
   “Müslümanlar hayattan bir şey anlasalar aralarındaki şii, Sünni ihtilafını kaldırır ve birleşirler.” Buna karşılık sömürge nazırlığı üyelerinden birisi der ki “Senin vazifen bu ihtilafı körüklemektir.Müslümanların nasıl birleşeceğini düşünmek değil bu ihtilafları iyice tanımak ve nazırlığa bilgi vermektir. Müslümanlar arasındaki ihtilafı şiddetlendirebilirsen İngiltere’ye en büyük hizmeti yapmış olacaksın. Müslümanların ittihatları, muhabbetleri bozulup kuvvetleri dağılınca onları rahatça imha ederiz.” [1]
    “Kaybolmuş bütün bozuk mezhepleri ihya edip,canlı tutmak ve birbirlerine düşürmek lazımdır. İslam’ın bünyesinde tahrip edilmiş din ve mezhepler ihdas etmek lazımdır. Sünni’ lerinde mevcut dört mezheplerini birbirinden ayrı dört bağımsız din haline getirmeliyiz.” [2]
    Bütün bu mezhepler arasında derin ayrılıklar ve husumetler bulunmakta hatta birbirleriyle kanlı bıçaklı bir durumda olanları da bulunmaktadır. Tarih boyunca aralarında çeşitli düşmanlık ve çatışmalar olan birbirlerinden kız alıp vermeyen ve ayrı bir dindenmiş gibi muamele eden mezhepler bile olmuştur.
    Bu gün bir gayri Müslim Müslüman olmak istiyorum diye gelse bana Rabbinizi ve dininizi anlatın dese araştırmaya kalksa ihtilaflı, ayrılıklarla ve hurafelerle doldurulmuş bir din yapısı ile karşı karşıya kalarak “bu nasıl bir din ki her kafadan bir ses çıkıyor” diyecektir. Gördüğü bu durum karşısında belki de Müslüman olmaktan vazgeçecektir.
    Bırakın gayri Müslim birisini Müslümanlar dahi bu ihtilaflar nedeni ile neye nasıl inanacaklarını şaşırmış durumdadır.
   Halbuki bu dini ilk yaşayan insanlara bakıldığında aralarında bu günkü gibi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Onların aralarındaki ihtilaf bazı fıkhi hükümler, devlet yönetimi ve münafıkların aralarını bozmaları nedeni ile olmuştur. Dinin temelini oluşturan itikâdi hususlarda değil. Bu günkü ihtilafa bir bakınız birisi Rabbimiz hakkında o her yerdedir yada mekandan münezzehtir diyor.Bir diğeri Rabbimiz göktedir diyor.[3]
   Yani Rabbimiz sıfatları hakkında bile Kur’an’ı kerimde kendisini tanıttığı halde, Peygamberimiz onu tanıttığı halde bile ihtilaf edilmektedir. Böyle bir ihtilafın nedenini ancak Peygamberimiz ve sahabe gibi iman etmemek olarak açıklamak herhalde yanlış olmaz. Çünkü onlarda böyle bir ihtilaf bulunmamaktadır. Sahabenin fetvası sadece “O (s.a.v.) şöyle dedi, O şöyle emretti yada şöyle yasakladı.” şeklindeydi. Ve onlar Rasulullah (s.a.v.)’den gördükleri ve işittikleri hususların dışında bir şeyle amel etmiyorlardı.
   Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Yahudiler yetmiş bir fırkaya ayrılmış, Hıristiyanlar da yetmiş iki fırkaya ayrılmışlardır. Ümmetim ise yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır.”[4] ve kurtulanlar “Benim ve ashabımın üzerinde bulunduğu yolun aynısını takip edenlerdir.”[5]
   “Ümmetimin ihtilafı rahmettir.”[6] diye uydurulan hadis şu ayetlere ters düşmektedir;
وَاَطيعُوا اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلَاتَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ريحُكُمْ
     “Allah’a ve Resûlüne itaat edin, sakın birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılıp zaafa düşersiniz, rüzgârınız (kuvvetiniz) gider.” [7]
مِنَ الَّذينَ فَرَّقُوا دينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا كُلُّ حِزْبٍ بِمَا لَدَيْهِمْ فَرِحُونَ
    “o kimseler ki dinlerini parçaladılar ve fırka, fırka oldular. onlardan her taife kendi yanında olan ile sevinicidirler.” [8]
     İhtilafı rahmet olarak gören bu hadis hakkında es-subki şöyle der “muhaddislerce bu rivayet bilinmemektedir.Ben rivayetin ne sahih, ne zayıf, nede uydurma bir senedini bulamadım.”
     MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ İHTİLAFIN BAŞLANGICI
    1-) Yönetimi ele geçirme (hilafet) konusundaki ihtilaf: Hz. Osman (r.a.)’a karşı isyan edenlerin ortaya çıkardıkları ihtilaf sonucunda onu öldürmeleri. Hz. Ali (r.a.) ile Hariciler arasında çıkan ihtilaflar. Abdullah b.Zübeyr (r.a.) ile Emeviler arasında çıkan ihtilaflar. Hariciler ile Emeviler arasında çıkan ihtilaflar. Tatbiki alandaki ihtilaflar. Irk ayrılığı (halifelik hakkı konusundaki ihtilaflar). Bu ihtilaflar devlet yönetiminin ele geçirilmesi, münafıkların çabaları, bu ihtilaflar sürecinde H.z. Ali ve kendisine isyan eden Emeviler arasında çıkan çarpışmalar sonucunda, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in zalimce öldürülmesi ve taraftarlarının şiddetli işkencelere maruz kalmaları, onları sevenler tarafından aşırı derecede büyütüldü ve taraftar topladı, Şia ve benzeri mezhepler ortaya çıktı. [9]
    2-) İslam dinine giren Yahudi, Hıristiyan ve bir takım inanç mensuplarının İslam’a girdikten sonra da önceki dinlerinden kafalarında kalan düşüncelerle İslam’ı yorumlamaya çalışmaları.
     3-) Bölücü, yıkıcı ve düşmanların İslam’ı yıkmak için Hadis uydurarak bid’at ve hurafelere sebep olmaları ve Müslümanlar arasında fitne çıkarmaları.
    4-) Felsefi akımların Müslümanlar üzerindeki etkisiyle kapalı meselelerin incelenmeye başlanması ve her mevzuya felsefe penceresinden bakılması ve müteşabih ayetler için yorumlar yapılması.
    5-) Ameli hususlarda olsun, itikâdi hususlarda olsun daha sonra yaşayan bazı alimlerin hadis ilmindeki yetersizliklerine rağmen savundukları mesnetsiz yorumlar.
    6-) İlim sahibi alimlerin görüşlerinin kitaplaştırılması ve daha sonra gelenler tarafından ana hatlarla ayrılarak tabulaştırılması ve bu alimlere isnad edilen uydurma hikayeler.
    Bütün bu faktörler nedeniyle oluşan mezhepleri üç kısma ayırabiliriz.
    İTİKADİ MEZHEPLER: Allah’ın zatı ve sıfatları hakkındaki görüş ayrılıklarının meydana getirdiği mezhepler. Allah’ın birliği hakkında hiçbir zaman ihtilaf etmemişlerdir. Ancak, Allah’ın sıfatları ve müteşâbih ayetler hususunda meydana getirdikleri ihtilaflar, Müslümanların kesin hatlarla bölünmesine neden olmuş, hatta birbirini küfürle itham etmişlerdir.
    SİYASİ MEZHEPLER: Halifenin seçim şekliyle ilgili nedenlerle ortaya çıkan mezhepler. Bu mezhepler arasındaki ihtilaf had safhaya ulaşmış ve bu nedenle bir çok cinayetler işlenmiştir.
    FIKHİ MEZHEPLER: Kul’un Rabbine yapacağı ibadetin şekli, İnsanların birbirleriyle olan münasebetleri ve örnek alınacak peygamberin hayat tarzının belirlenmesi hususunda ayet ve hadisleri değerlendiren alimlerin görüş ayrılıklarının meydana getirdiği mezhepler. Bu mezhep imamları İslam’ın anlaşılması yönünde yaptıkları bu çalışmaları ile Müslümanlara büyük hizmetler vermişlerdir. Ancak, daha sonraki dönemlerde bu mezheplerin mensupları taassupla, farklı görüşler arasını kesin hatlarla ayırmışlardır.
     İMAMLARIN GÖRÜŞLERİ:
    * Ebu Hanife: “ Ey Yakup (Ebu Yusuf) benden her duyduğunu yazma; çünkü ben, bir gün bir görüşü benimseyip, yarın onu terk edebilirim. Yarın bir görüşü benimseyip, öbür gün ise onu terk edebilirim”[10]
    “Rasulullah (s.a.v.)’in üzerinde konuştuğu her şey, biz duyalım, duymayalım, başımız ve gözümüz üstünedir, buna inandık ve bunun Peygamberin söylediği gibi olduğuna şehadet ederiz.” [11]
    * İmam Malik: “Nebi (s.a.v.)’den sonra ve onun dışında istisnasız herkesin sözü alınırda, terk edilirde.” [12]
    * İmam Şâfi: “Hadis alimleri tarafından benim görüşüme aykırı bir hadis rivayet edilirse, ben o görüşten sağlığımda da, ölümümden sonra da rücu ederim.” [13]
    * İmam Ahmed: Ebu Davut, Ahmed’e sorarak; “Evzâi’ye Mâlik’ten daha mı fazla ittiba ediliyor? Dediğimde bana: beni taklit etme, Mâlik’i, Evzâi’yi ve Şâfi’yide taklit etme, sende onların aldığı kaynaktan al” demişti. [14]
     *Ebu Yusuf: “ Kur’an ve bildiğin (senin için maruf olan) sünneti kendine önder ve rehber yap. Buna tâbi ol. Kur’an ve sünnetten sana manası açık gelmeyen meseleleri buna kıyas et.” [15]
   S O N U Ç
    1- Müslümanların tek yumruk olması önündeki en büyük engel olan bu mezheplerin din gibi kabul edilerek tabulaştırılması yanlış ve bidattir. Ayrıca mezhep imamları bu şekilde bir mezhep taassubunu zaten kendileri de kabul etmiyor.
   2- Fıkhi mezhep İmamları Kur’an ve sünnetin anlaşılmasında birer ışık tutucu ve yol gösterici olarak kabul edilebilir. Onların her halükarda taklit edilmesi doğru değildir. Yukarda geçtiği üzere kendileri de bu konuda uyarıda bulunmuşlardır. Çünkü; günün birinde o görüşünden döndüğünde onu taklit edenler hataya devam edebilirler.
   3- Rasulullah’ın sünnetine çağıranları mezhepsizlikle suçlayanlar, eleştirilere tahammül edemeyen, kendisine birilerini tekfir etme, sapık ilan etme, hakaret etme yetkisi verilmiş gibi davrananlar bu ümmetin önündeki tabulaşmış engellerdir. Ayrıca mezhebin en iyisi Rasulullah’ın mezhebi olduğuna göre, ona tâbi olma gayreti içerisindeki insanlarda sağlam bir kulpa yapışmışlardır. Asıl mezhepsiz olanlar onun emretmediği işi yapmaya kalkanlar ve onun yapmadığı tevili yapanlardır.
   4- Peygamberimiz döneminde bu günkü gibi mezhep ayrılığı bulunmamaktadır. Çünkü sahabe ondan neyi görüyorlarsa onu uyguluyorlardı.
   5- Fıkhi bazı konulardaki ihtilaf bir noktada fazla zarar vermemiş olabilir. Ancak itikadi ve siyasi alandaki ihtilaf Müslümanlar arasında büyük ayrılıklara neden olduğu gibi İslam’a büyük zararlar vermiştir. Günümüz itibariyle dünyada yaklaşık bir buçuk milyar Müslüman bulunmaktadır. Buna rağmen bir avuç kafire dahi güç yetirememektedir. Çünkü daha kendi aralarında dahi birliği sağlayamayan, Müslüman toplumların arasını (özellikle itikâdi mezhepler) düşmanlık derecesinde ayırmışlardır.
   6- Peygamberimiz (s.a.v.) bütün yapılması gerekenleri sünneti ile bize öğrettiği halde tehlikeleri haber verdiği halde yinede ümmeti hakkında korktuğunu şöyle ifade ediyor;
   Ebu Said el-Hudri’nin bildirdiğine göre: “Sizden öncekilerin izlerini kuşkusuz karış karış,arşın arşın takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girmiş olsalar, siz arkalarından gideceksiniz.
    Dedik ki;Yahudi ve Hıristiyanlar mı?
    Ya kim olabilir? Dedi. [16]
   Efendimizin dikkatimizi çektiği bu husus aynen zuhur etmiş durumdadır. Hıristiyanlarda Katolik ve Protestan, Yahudilerde bulunan çeşitli mezhepler bakıldığında, müslümanların nasılda onların izlerini karış, karış takip ettiklerini görmekteyiz.
 .
Mus’ab KÖYLÜOĞLU
.

[1] İngiliz Casusun itirafları – Hakikat Yayınevi
[2] İngiliz Casusun itirafları – Hakikat Yayınevi
[3] Allah (c.c.) buyuruyor ki; “ Emin mi oldunuz o gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir rüzgar göndermesinden?” Mülk 67/17 Bunun gibi bir çok ayette Allah gökte olduğunu bildirmektedir. Rasulullah ve ashabı Allah’ın gökte olduğuna iman etmiş keyfiyeti hakkında yorum yapmamışlardır. Daha geniş bilgi için sitemizin Rabbimiz bölümüne bakınız.
[4] Tirmizi – Kitabül iman, İbn Mace, Ahmed- Müsned
[5] Ebu Davut 1- Tirmizi 18
[6] İhkam 5/64 İbn Hazm şöyle der: Bu söylenen en kötü sözlerden-dir. Çünkü eğer ihtilaf rahmet olursa o zaman ittifakta gazap olur.” es-Subki şöyle der: “muhaddislerce bu rivayet bilinmemektedir, ben rivayetin ne sahih, ne zayıf, nede uydurma bir senedini bulamadım.” Taklid Risalesi- İbni Kayyım el-Cevziyye
[7] Enfal 46
[8] Er-Rum 30/32
[9] Mezhepler tarihi – Muhammed Ebu Zehra
[10] Albâni-Hadislerle peygamberin namaz kılma şekli
[11] İmam Ebu Hanife’nin hadis anlayışı (Diyanet İşl.Bşk.lığı baskısı) s67
[12] İbni Abidin 1/32
[13]Taklit Risalesi (ibni K. El-Cevziyye), Mukaddime
[14] Taklit Risalesi (ibni K. El-Cevziyye), Mukaddime
[15] İmam Ebu Hanife’nin hadis anlayışı (Diyanet İşl.Bşk.lığı baskısı) s86 Ebu Yusuf er-Red, 32
[16] Buhari
Bu yazı daha önce counter kişi tarafından okundu.

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.