KABİRDE DUA

Dua etmek için kutsal kitabımız Kur’ân-ı Kerim’de bir çok emir ve işaretler vardır. Yüce Allah Mü’min Sûresinde şöyle buyuruyor:
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونى اَسْتَجِبْ لَكُمْ
“Bana dua edin ki size karşılığını vereyim..”[1]
وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادى عَنّى فَاِنّى قَريبٌ اُجيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجيبُوا لى وَلْيُؤْمِنُوا بى لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ (186)
“Ey Muhammed kullarım beni sana sorarlarsa, bilsinler ki, ben şüphesiz onlara yakınım, Benden isteyenin dua ettiğinde duasını kabul ederim. Artık onlar da davetimi kabul edip bana inansınlar, doğru yolda yürüyenlerden olsunlar” [2]
اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَ
“Hüküm ancak Allah’ındır.Ben ona dayanır ona güvenirim.Tevekkül edenler ancak ona güvensinler.” [3]
وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّهِ فَهُوَ حَسْبُهُ
“Allah’a güvenen kimseye o yeter”[4]
وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّهِ مَنْ لَايَسْتَجيبُ لَهُ اِلى يَوْمِ الْقِيمَةِ
وَهُمْ عَنْ دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ
“Allah’ı bırakıp ta kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan kimseyi çağı randan daha sapık kimdir? Oysa ki bunlar onların çağrısının farkında değillerdir.”[12]
قُلِ ادْعُوا الَّذينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِه فَلاَ يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ
وَلاَ تَحْويلًا (56) اُولئِكَ الَّذينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ اِلى رَبِّهِمُ الْوَسيلَةَ اَيُّهُمْ
اَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا (57)
“Deki Allah’ın dışında kuruntusunu ettiklerinizi çağırın bakalım onlar sıkıntınızı ne gidermeye nede bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler. Çağırdıkları bu şeylerde Rablerine hangisi daha yakın diye vesile ararlar,rahmetini umar azabından korkarlar çünkü Rabbinin azabı cidden korkunçtur.” [13]
“Muhakkak ki mescidler Allah’a mahsustur. Öyleyse Allah ile birlikte bir başkasına dua etmeyin.” [14]
Allah Rasulü (s.a.v.) ibni Abbas (r.a)’e şöyle buyurmuştur;
“İstediğin zaman Allah’tan iste istiane (istimdat) ettiğin zaman Allah’tan istiane et” [15]
Ali b. Huseyn hakkında şu anlatıldı:
“O bir adamın Peygamber (s.a.v.)’in kabri yanındaki bir boşluğa geldiğini gördü. Adam oraya girmiş dua ediyormuş. Ali b. Huseyn onu çağırıp şunları söylemiş: ‘Ben sana babamdan duyuduğum, onunda dedem Resulullah (s.a.v.)’den duyduğu bir hadisi aktarayım mı?
“Kabrimi bayram yerine; evlerinizi de kabirlere çevirmeyin. Bana salat edin. Sizin salat ve selamınız nerede olsanız, bana ulaşır.” [5]
Ebu Hureyre’nin rivayet ettiğine göre, Resulullah (s.a.v.): “Evlerinizi, kabirlere çevirmeyin. Benim kabrimi de bayram yerine çevirmeyin. Bana salat getirin. Çünkü nerede olursanız, salatınız bana ulaşır.” Buyurdu. [6]
Aişe (r.anha)’dan rivayete göre: “Peygamber (s.a) Bakie gider onlara (oradaki müslümanlara) dua ederdi. Aişe bu durum hakkında ona sorunca onlara dua etmekle emrolundu diye cevap verdi.” [7]
“Rasûlullah (s.a) Aişe’nin yanında gecelemesi gereken her gecede gecenin son bölümünde çıkar ve şöyle derdi: es-Selamu aleykum ey mü’minler topluluğunun yurdu [da bulunanlar]. Şüphesiz bizler de, sizler de ve yarın vaadolunduklarınız da belli bir ecele kadar ertelenmişizdir. Muhakkak bizler -inşaallah- size yetişeceğiz. Allah’ım Bakiu’l-Garkat’de bulunanlara mağfiret buyur.” [8]
Bureyde’den rivayet edilmiştir. O dedi ki: “Rasûlullah (s.a) kabristana çıktıklarında onlara (neler söyleyeceklerini) öğretiyordu. O bakımdan onlardan birisi (kabir ziyaretine gittiğinde) şöyle derdi:
Ey mü’minler ve müslümanlardan olan bu diyarın ahalisi selam sizlere! Muhakkak bizler inşaallah [size] kavuşacağız. [Siz bizden önce gittiniz, biz de arkanızdan geliyoruz.] Allah’tan bize de, size de esenlik vermesini dileriz.” [9]
İslâm’da dilek ve istekler sadece Allah’a arz edilir. Allah’tan başkasına sığınmak ve O’ndan gayrisinden mağfiret dilemek doğru değildir. Gerçek böyle olmasına rağmen,duaya bir sürü bâtıl hareketler sokulmuştur.
Bazıları dua ederken sanki kavga ediyor gibi bağırıp çağırıyor. Kimisi dua yapmak için türbelere, yatırlara koşuşturuyor. Kimisi de mezarlara elini yüzünü sürmekte, türbelerin eşik ve pencerelerini öpmektedir. Bir çeşit tapınma hareketleri yapmaktadırlar.
Bu hareketlerin cümlesi yanlıştır ve batıldır. Dua etmek için kabir başına, yatır taşına gitmeye gerek yoktur. Kabirde yatan mevtalar insanların dileklerini yerine getiremezler. Dua eden kişi ile Allah arasında vasıta olamazlar. Çünkü İslâm’da Allah’a sığınmak, O’na dua etmek için bir aracıya ihtiyaç yoktur. Kul, vasıtasız Allah’a iltica eder. Bu itibarla bir kimse, “Falan yatıra gittim ona dua ettim o mübarek zatın himmeti ile duam kabul oldu” derse bu şirktir ve caiz değildir.
Kabirler; ölümü düşünmek, ahireti hatırlamak ve insanın hangi mevkide olursa olsun bir gün gelip mezarda yatan gibi toprak olacağını görmek ve ibret almak için ziyaret edilir. Bunun dışındaki davranışlar bidattir.
İnsanın yüce yaratıcıya karşı yapmak zorunda olduğu kulluk görevlerinden biri de dua’ dır. Sevgili Peygamberimizin bildirdiğine göre “Dua bir ibadettir”[10]
İnsanoğlu hangi tür inancı taşırsa taşısın, hiçbir zaman dua etmek lüzumunu hissetmekten uzak kalmamıştır. Çünkü insanoğlu yaratılışı gereği daima üstün bir kudrete bağlanmış, ona inanmış ve ondan yardım dilemiştir. İşte dua, bu inanışın dile getiriliş biçimidir.Aslında dua, kelime anlamı bakımından; Allah’tan yardım dileme anlamına “çağrıda bulunmak, davet etmek”, “yardım ve esenlik istemek” anlamlarına gelmektedir.
Muhammed Hamdi YAZIR dua’yı şöyle tarif etmektedir.
“Dua; küçüğün büyükten, âcizin kâdirden hacet ve arzusunu talep ve ricası demektir. [11]
 
O halde dua ederken hiçbir şeyi Allah’a ortak koşmadan vasıtasız olarak ancak ona güvenip ve ondan bekleyerek boyun büküp istemelidir.Çünkü acize istemek düşer. Kâdir’in ise vermek şanındandır.Şânı yüce Allah daha iyi bilir.

.
 
Musab Köylüoğlu

.



[1] Mü’min 60
[2] Bakara 186
[3] Yusuf 67
[4] Talak 3
[5] İbn Ebi Şeybe, II/83/2; Ebu Ya’la, Müsned, k.32/2
[6] Ebu Davud, 2042; Ahmed, II/367 Hasen bir senedle.
[7] Hadisi Ahmed (VI, 252)’de Buhari ve Müslim’in şartına göre sahih bir senedle rivayet etmiştir. Bu manadaki bir hadis Müslim ve başkaları tarafından başka bir yolla ve uzunca kaydedilmiştir.
[8] Hadisi Müslim (III, 63), Nesai (I, 287), İbnu’s-Sünni (585), Beyhaki (IV, 79), Ahmed (VI, 180)’de rivayet etmişlerdir. Ancak Ahmed’in rivayetinde mağfiret için dua ifadesi yoktur. Fazlalık ona ve İbn es-Sünni’ye aittir.
[9] Hadisi Müslim (III, 65), Nesai, İbn Mace (I, 469)’da rivayet etmişlerdir. Aynı şekilde İbn Ebi Şeybe (IV, 138), İbnu’s-Sünni (582), Beyhaki ve Ahmed (V, 353, 359-360)’de rivayet etmişlerdir.
[10] Tecrid-i Sarih, c. 12, s. 360.
[11] Hak Dini Kur’ân Dili, M.Hamdi Yazır, c. 3, s. 2194.
[12]Ahkaf -5
[13]sra 56-57
[14] Cin 72/18
[15] Ahmet-Tirmizi
Bu yazı daha önce counter kişi tarafından okundu.

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.