HAYDİ SENDE ÖLÜM GELMEDEN ÖNCE İSLAM’I TANI


İSLAM’I TANIYORMUSUN?
İslam'ı gerçekten tanıyor musun? İslam hakkındaki bilgilerini araştırarak mı elde ettin, yoksa kulaktan dolma bilgilerle mi? Yada İslam hakkında bir takım ön yargıların mı var? Bütün bildiklerini bir tarafa bırak. Gerçek mânâda İslam'ı tanımana yardımcı olacak ve izlemekle hiç bir şey kaybetmeyeceğin bu videoyu sonuna kadar mutlaka izle.

İslam teslim olmak manasına gelmektedir. İslam; insanın dünyasını bir düzene koymak üzere ve neticesinde de ahiret hayatında mutlu bir hayat sürmek üzere, kendisini Allah'a ve gönderdiği elçiye teslim etmesi demektir. Böylesine teslim olan bir insanın dünya hayatını, artık onu yaratan ve en iyi tanıyan Allah şekillendirecektir. İslam, belirlediği ölçülere göre yaşamak şartıyla, bu dünya hayatında da âhiret hayatında da mutluluk vaat etmektedir.

İslam'ı getiren Hazreti Muhammed nasıl bir insandı?
Küçücük yaşlarda anne ve babasını kaybetmiş, öksüz ve yetim kalmıştır. Dedesinin ve daha sonra da amcasının yanında büyüyen Hazreti Muhammed'in hiç yalanına rastlayan olmamıştı. Çevresinde emin insan olarak biliniyordu. Hiç bir kimse onun elinden, dilinden ve yaşantısından bir zarar görmemişti. Allah'ın özel koruması altında yetişmiş ve yaşadığı dönemdeki ahlaksızlıklardan uzak kalmıştı. Yaşadığı dönemde kadınların hiç bir değeri yoktu. Kadın alınıp satılan ve cinsi arzuları karşılayan bir varlık durumundaydı. Kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü güçlünün zayıfı ezdiği ve köleleştirdiği bir dönemde yaşamış ama hiç bir kötülüğe bulaşmamıştı. Bununla birlikte yaşadığı dönemde Mekke edebiyatın ve şiirin merkezi olmasına rağmen onun okuma ve yazması yoktu. Bu durum neticesi ve mucizesi, sonra ortaya çıkacak olan İlahi bir takdir gereği idi.
Peygamberliğini ilan etmesi ve anlattıkları şeyler ile her geçen gün kendisine inananlar çoğaldı. O dönemin önde gelenleri onun hareketinden rahatsız oldular ve davasından vazgeçmesi için ona dünyalık olarak bir insanın isteyeceği her şeyi teklif etmelerine rağmen o hiç birisini kabul etmedi. Hangi insan batıl bir dava için her şeyden vazgeçer ki? Daha sonra taraftarlarına akıl almaz işkenceler yaptılar ama yine de onun getirdiği İslam'ın çığ gibi büyümesini engelleyemediler. Adaletli düşünen bir insan kendisine şunu soruyor: bütün işkencelere ve zulümlere rağmen İslam'ı seçenlerin ona bu kadar bağlı olmalarının sebebi ne olabilir? Onları canlarından ve mallarından vazgeçirmeye bu kadar etki eden şey nedir? Hazreti Muhammed onlara ne vaat etti ki canlarından ve mallarından vazgeçecek kadar ona bağlandılar? Tıpkı Hazreti İsâ'nın havarilerinin ona bağlandıkları gibi bağlanmışlardı.
Mükemmel bir insan olan hazreti Muhammed’e asılsız iftiralar atılmakta ve karalayıcı ifadeler kullanılmaktadır. Bunun nedeni Amerika, Avrupa ve bir çok ülkede doğmak üzere olan İslam’ın önünü kesmektir. Bu iftiralara aldırış edersen bu büyük insanı tanımadan ölürüsün. Allah sana akıl verdi pişman olmamak için başkalarının fikirlerini değil aklını kullan ve İslam’ı mutlaka tanı. 
 
 
Hazreti Muhammed’in getirdiği İslam  neleri yasaklıyor?
Allah'a ortak koşmayı, zina etmeyi, içki içmeyi, kumar oynamayı, ana babaya asi olmayı, adam öldürmeyi, yeryüzünde bozgunculuk yapmayı, hırsızlık yapmayı, yalan söylemeyi, hile yapmayı, dolandırıcılığı, iftira atmayı, gıybet etmeyi, kalp kırmayı, başkasının malını gasbetmeyi ve insanların zarar gördüğü bir çok şeyi yasaklamaktadır. 
Hazreti Muhammed neleri tavsiye ediyor?
Yalnızca Allah'a kul olmayı, hayatı Allah’ın emirleri doğrultusunda şekillendirmeyi, dürüst olmayı, doğru söylemeyi, insanlara iyi davranmayı, kalp kırmamayı, güler yüzlü davranmayı, anne ve babaya, kadınlara akrabaya ve komşulara iyi davranmayı ve hatta bütün canlılara merhametli olmayı emretmektedir. 

İslam'a tâbi olanlara ne vaadediyor?
Hazreti Muhammed Allah'ın emir ve yasaklarını insanlara ulaştırdı ve İslam'a tabi olmaları halinde bitmez, tükenmez ve akıllara durgunluk verecek kadar olağanüstü güzelliklerin olduğu ve hiç bir kötülüğün olmadığı cennet hayatını müjdeledi.

Hazreti Muhammed önceki gönderilen elçileri reddetmedi.
Hazreti Muhammed kendisinden önce gönderilen Adem, Nuh, Lut, Yusuf, Dâvud, Süleyman, Musâ ve İsâ gibi kendisinin de bir elçi olduğunu ifade etmektedir. Onlara saygı duymakta ve onları kardeşlerim diyerek iyilikleriyle anmaktadır. Hiç birisine kötü söz söylememiş ve hep sevgiyle anarak onlarında kendisinden önce gönderilen peygamberler olduklarını ifade etmiştir. 

Hazreti Muhammed önceki elçilerin kitaplarını reddetmiyor?
Hazreti Muhammed kendisi gibi, gönderilen diğer elçilerin getirdiği kitapları kabul etmektedir. Bütün Müslümanlar da bunu böyle kabul etmektedirler. Hazreti Muhammed hazreti Musa'ya gönderilen Tevrat'ın da, hazreti İsa'ya gönderilen İncilin de indiği dönemde Allah'ın sözleri olduğunu ancak daha sonra tahrif edildiğini ve hükümlerinin kaldırılarak onların yerine Kuran'ın gönderildiğini ifade etmektedir. 

Hazreti Muhammed’in mucizeleri nelerdir?
Onun en büyük mucizesi Kuran idi. Okuma yazması olmayan ve vaktiyle çobanlık yapmış birinin Kuran gibi bir kitabı yazması mümkün değildir. Kuran'ı okuyan biri bunun bir insan sözü olamayacağını rahatlıkla anlayabilir. Çünkü Kuran bir çok mucizevi hususlardan bahsederken, büyük bir edebi sanatı ve ses uyumunu ortaya koymaktadır. Ayrıca yaşadığı dönem edebiyatın ve şiirin en üst seviyede revaçta olduğu bir dönemdi. Şiir yarışmaları düzenlenir ve birinci olan şiir Kâbe'nin duvarına asılırdı. İlahi takdir gereği o okuma yazma bilmiyordu. Ve böyle birisi o zamanın bütün şairlerinin, sözleri karşısında aciz kaldığı Kuran'ı getirdi. Kuran'ı dinleyenler bu bir insan sözü olamaz diyor ve hemen Müslüman oluyordu. Hatta bu yüzden Mekke de Kuran'ın açıktan okunması dahi yasaklanmıştı.
Hazreti Muhammed'in bir çok mucizesi var ancak burada hepsinden bahsetmek mümkün olmadığı için bir kaç tane örnek verelim.
Kuran'da Tâhâ suresi 12. ayette yedi kat olan gökyüzünden bahsedilmektedir. 14 asır önce okuma yazması olmayan biri tarafından getirilen Kuran'da bu bilgiler verilmektedir. Oysa uzun astrolojik araştırmalar sonucunda elde edilen bu bilgilerin o dönemde bilinmesi mümkün değildi. Ve başka kaynaklardan alınmış olması da mümkün değildi. Çünkü bu bilgiler o dönemde hiç bir kimse tarafından bilinmiyordu.
Astronomi biliminin henüz bu günkü kadar gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de Zâriyat suresi 47. ayette: göğün genişletildiği bildirilmektedir. Daha 20. yüzyılda keşfedilen bu bilgilerin O dönemlerde bilinmesi mümkün değildi ve kimse tarafından bilinmiyordu. Bu bilgilerin Hazreti Muhammed'e ancak ilahi bir vahiyle öğretildiği açıkça ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında hiç bir kimseden öğrenmesi mümkün değildir.
Hazreti Muhammed diyor ki: "Sizden birinizin yemek kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın. Zira onun bir kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. O, içerisinde hastalık olan kanadıyla korunur." Yani bir kanadında olan zehri diğer kanadındaki panzehir etkisiz hale getirmektedir.
Bu bilgiler bilim adamlarının laboratuar ortamında mikroskobik incelemeler neticesinde elde edilebildikleri bilgilerdir. Oysa bu bilgiler Hazreti Muhammed tarafından 14 asır önce bildirilmiştir.
Hazreti Muhammed güneşte beklemiş suyu kullanmayı yasaklıyor ve güneşte beklemiş suyun zararlı olduğunu ve alaca hastalığına sebebiyet vereceğini bildiriyor. Bilim adamlarınca yapılan araştırmalarda güneşte beklemiş suyun içinde zararlı mikro organizmaların oluştuğu tespit edilmiştir.
Kuran'da Rahman Suresi 19. ve 20. ayetlerde şöyle buyruluyor: “İki denizi birbirlerine kavuşmak üzere salıvermiştir. Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.”
Evet, ayetin ifade ettiği bu gerçek akıllara durgunluk verecek bir tarzdadır. Zira onca fırtına ve dev dalgalara rağmen bırakın denizleri, bir çay bardağında bile iki farklı sıvıyı karıştırmadan tutmak imkânsızdır. Fakat bilim, Kuran’ın ayetlerini her zaman olduğu gibi tasdik etmekte ve onun Allah’ın kelamı olduğunu kör gözlere dahi sokacak bir tarzda beyan etmektedir.
Denizaltı araştırmaları ile ünlü Fransız bilim adamı Kaptan Cousteau denizlerdeki su engelleri ile ilgili yaptığı araştırmaların sonucunu şöyle anlatmaktadır:
“Bazı araştırmacıların farklı deniz kütlelerini birbirinden ayıran engellerin bulunduğuna dair ileri sürdükleri görüşleri inceliyorduk. Çalışmalar sonucunda gördük ki, Akdeniz’in kendine has tuzluluğu ve yoğunluğu var. Aynı zamanda kendine has canlıları barındırıyor. Sonra Atlas Okyanusu’ndaki su kütlesini inceledik ve Akdeniz’den tamamen farklı olduğunu gördük.
Hâlbuki Cebeli Tarık Boğazı’nda birleşen bu iki denizin tuzluluk, yoğunluk ve sahip olduğu hayatiyet açısından eşit veya eşite yakın olması gerekiyordu. Oysaki bu iki deniz, birbirine yakın kısımlarda bile ayrı yapılara sahiptiler. Bunun üzerine yapmış olduğumuz araştırmalarda bizi şaşkına çeviren bir durumla karşılaştık. Çünkü bu iki denizin karışmasına birleşme noktasında bulunan harika bir su perdesi engel oluyordu.
Burada işin en ilginç tarafı ise 14 asır önce Mekke'de yaşayan ve okuma yazması olmayan birisinin yaklaşık beş-altı bin kilometre uzaklıkta bulunan iki denizin karışmadığını haber vermesidir. Hazreti Muhammed bu bilgiyi kimden almıştır? Yaşadığı dönemde dahi kimse tarafından bilinmeyen bu bilginin ancak ve ancak ilahi bir bilgi olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır.

İslam neden terör ile bir araya getirilmeye çalışılıyor?
İslam insanların dünya ve ahirette mutlu olmalarını sağlayacak emirleri içermektedir. Şu anki Müslümanlar gerçek İslam'ı hayatlarına yansıtmadıklarından İslam'ın yanlış tanınmasına neden olmaktadırlar. İslam'ı tam olarak kavrayamamış insanların yapmış olduğu yanlışlıklar İslam'ın emri zannedilmektedir. İslam'ı yanlış uygulayan insanlar adeta İslam'ın önünde perde olmakta ve gerçek İslam'ın tanınmasına engel olmaktadırlar. Gerçek İslam'ı tanıyanlar hemen Müslüman olmaktadır. Amerika ve Avrupa da İslam'ın hızla yayılması nedeniyle rahatsız olanlar bunun önünü alabilmek için İslam'ı terör ile birlikte göstermeye çalışmaktadır. Oysa İslam, bırakın insanları, hayvanlara ve ağaçlara dahi zarar verilmemesi gerektiğini, yeryüzünde fesat çıkarılmaması gerektiğini ifade etmektedir.
Yaşadığı dönemde İslam ordusunu hazırlayan peygamber orduyu göndermeden önce onlara hep şunu söylerdi: "Kadınlara, yaşlılara ve çocuklara dokunmayın. Sizden aman dileyenlere ilişmeyin. Kiliselere, Havralara ve ibadethanelere dokunmayın. Gittiğiniz yerlerdeki ağaçlara dahi zarar vermeyin. O halde böylesine düşünceli ve saygılı bir insanın getirdiği İslam nasıl oluyor da terör ile anılıyor? Bunun tek nedeni onu gerçek manada anlamamış insanların yaptıkları eylemlerdir.
Peygamberin gönderdiği ordu her savaştan önce muhatabına mutlaka önce İslam'ı teklif etmiş, daha sonra cizye vermelerini aksi halde savaşacaklarını bildirmiştir. Bunun dışında ansızın hiç bir topluma saldırmamıştır. Toplu katliamlar, yakıp, yıkma ve tecavüz asla yapmamıştır. Peygamber asla bunu emretmemiş ve tasvip etmemiştir.
Oysa İslam’ı terörle bir göstermeye çalışan batının geçmişi büyük katliamlarla doludur.
Ünlü Fransız düşünür ve yazar Roger Garaudy 'Medeniyetler Diyaloğu' adlı kitabında batı ülkelerinin yaptığı katliamları şöyle ifade ediyor: “Batılılar yüz milyonu aşkın Amerika Yerlisini öldürerek dünyada daha önce benzeri görülmemiş bir soykırım yaptı. Bunun ardından üç yüz yıl süren köle ticareti sırasında en az yüz milyon Afrikalıyı öldürerek bir başka akıl almaz soykırımı gerçekleştirdi. Afyon içmeyi reddeden Çinlilere savaş açtı ve koca Çin’e zorla afyon içirtip sömürdü. Şimdiki Laos, Kamboçya ve Vietnam adı verilen geniş bir kesimde Batı, sırf para kazanmak için insanlara zorla alkol içirtti ve içmeyenden de para alarak ahlâksızca sömürdü. Avrupalıların insanlığa ettiği kötülükler saymakla bitmez!”
Daha yeni dönemde ABD önderliğindeki koalisyon güçleri işgal ettikleri Irak`ın Felluce kentinde 1 milyon 500 bin sivili sokaklarda öldürüp çürümeye terk etmiştir.
Ve tarihin sayfalarında batı dünyasının daha sayılamayacak kadar çok katliam ve soykırımlarını bulmak hiç zor değil.
Yapılan bütün katliamlara rağmen kendisini özgürlük ve demokrasi mücadelesi vermekle taçlandıran batı dünyası, emperyalist emelleri için yaptıkları saldırıları ve işgalleri özgürlük ve demokrasi getirmek için yapılmış kahramanlıklar olarak savunurken Müslümanların kendilerini savunmaya yönelik mücadelelerini bile terör olarak göstermişlerdir. Büyük katliam ve tecavüzlerin yaşandığı bu saldırılar dünyaya kahramanlık olarak anlatılsa da insanlığın vicdanı bu yalanları bir gün mutlaka tüm gerçekliğiyle gözler önüne serecektir.  İslam toplumlarında planladıkları komploları ve provokasyonları tüm dünyadan gizlemişlerdir. İslam topraklarının hep savaş, kan ve gözyaşı içerisindeki görüntüleri İslam’ı terör ile bir göstermede propaganda malzemesi olarak kullanılmaktadır. Dünya coğrafyasına şöyle bir bakıldığında işgal edilen, kan dökülen ve insanlara akıl almaz işkencelerin yapıldığı yerlerin tamamının İslam ülkeleri olduğu görülecektir. Buna karşılık hangi batı ülkesinde kan var, katliam var ve göz yaşı var? O halde Müslümanları terörist göstermeye çalışanların sözüne inanmak mümkün mü?
İslam’ın cihad emri nedir?
İslam insanlara saldırmayı ve emperyalist bir işgali asla emretmemiştir. İslam insanları kula kulluktan kurtarıp sadece Allah’a kul yapmak istiyor. İnsanları zalim diktatör ve ilahlaşmış insanların elinden kurtarıp, Allah’ın adaletli paylaşımına davet ediyor. Ve bunun için savaşılmasını istiyor. Bu uğurda savaşma emri katliam, işgal ve zulüm amaçlı bir çağrı değil, mazlumlara sahip çıkma ve Allah hükümlerini dünyaya hakim kılma amaçlı bir emirdir. Emperyalist güçlerin dünya üzerinde yaptıkları katliamlara karşı Allah'ın adaletli hükmünü hakim kılmak için savaşmak terör mü yoksa adaleti hakim kılmak mı? Bu husus İslam düşmanları tarafından her zaman çarpıtılmış ve İslam insanların gözünde terörizmi destekleyen bir din olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Bir çok karalamaya rağmen İslam neden hala dünyada yayılıyor?
Amerika ve Avrupa’da bir çok kişi ön yargılarını bir taraf bırakıp İslam’ı tanıyınca hemen Müslüman olmaktadır. Bunun elbette en büyük nedeni İslam dininin içerdiği güzelliklerdir. İslam karalandıkça insanların merakı artıyor ve insanlar İslam’ı tanımak istiyor. Araştırma cesaretini gösterenler İslam’ın gerçek yüzüyle tanışınca İslam’ı kabul ediyor ve Müslüman oluyor. Bu durum senin için dikkate değer değil mi? Yeryüzünde savaşların ve acı çeken mazlum insanların büyük bir çoğunluğunu Müslümanlar oluştururken ve onca kötü propagandaya rağmen neden insanlar inançlarından dönmüyor ve canlarından, evlatlarından ve mallarından vazgeçip İslam için kendilerini feda ediyor hiç merak etmiyor musun?

Yeni gelen peygamber her zaman tepkiyle karşılandı
Hiçbir peygambere gönderildiği kavim hoş geldin demedi. Ne güzel şeyler anlatıyorsun demedi. Yahudilerin hazreti İsa’nın peygamberliğini kabul etmedikleri gibi, Hıristiyanlar da Hazreti Muhammedi kabul etmediler. Oysa Yahudilerin de Hıristiyanların da tahrif edilmemiş kitaplarında Hazreti Muhammed’in gelişi haber verilmekteydi. Bunu bildikleri halde yinede onun peygamberliğini kabul etmediler.

Medine Yahudileri şiddetli bir peygamber beklentisi içerisindeydiler. Tabi ki bu beklentinin sebebi Tevrat’ta vasıfları anlatılan bir peygamberdi. Ancak birçoğu niçin İsrailoğullarından çıkmadı düşüncesiyle hazreti Muhammedi bile bile inkar etti.  
 
HAYDİ SENDE ÖLÜM GELMEDEN ÖNCE İSLAM’I TANI
Bütün bildiklerini ve ön yargılarını bir tarafa bırak. Ölüm geldiği anda her şey bitmiş olacak. Ve yapmış olduklarınla ya pişman olacaksın yada büyük kurtuluşun mutluluğunu yaşacaksın. Ve bir daha asla geriye dönüşün olmayacak. Böylesine büyük bir risk varken İslam’ı mutlaka tanımalısın. İslam’ı tanımakla hiçbir şey kaybetmeyeceksin. Ama tanımadan ölürsen ahirette çok şey kaybedebilirsin. Şu anda dünya üzerinde yaşayan Müslümanlara bakarak İslam’ı değerlendirme. Çünkü Müslümanlar gerçek İslam’dan mahrum bırakıldı. Eğitimsizlik ve yasaklar yüzünden Müslümanlar da gerçek İslam ile tanışamadı. İslam hakkında yapılan karalayıcı propagandalara aldanma.
       Hemen ilk fırsatta İngilizce’ye çevrilmiş Kuran ve hazreti Muhammed’in hayatını oku.
       Henüz sana verilen hayat fırsatı sona ermedi. O halde sana uzatılan bu kurtuluş elini bir fırsat bil ve İslam’a gönlünü aç. Müslüman olup, öncelikle kendini ve daha sonra da aileni ebedi hayat için kurtar. Aksi halde pişmanlığın geri dönüşü olmayacak.
 NEDEN İSLAM’I SEÇTİLER
İslam’ı tanıma fırsatı bulunlar nasıl Müslüman olduklarını anlatıyorlar. Onların hikayelerini dinlersen İslam’ı değişik yönlerden tanıma fırsatı bulabilirsin.

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.