TOPLUMUN DEĞİL ALİMLERİN İCMASI HÜCCETTİR

İSLAM’DA İCMA

İttifak etmek, görüş birliğine varmak, azmetmek, kasdetmek. Hz. Peygamber'den sonraki bir çağda amelî bir meselenin şer'î hükmü üzerinde İslâm müctehidlerinin birleşmesi. İslâm hukukunda, müctehidlerin üzerinde ittifak ettikleri dört tane aslî delil vardır: Kitap, Sünnet, İcma, Kıyas. Bilginler İcmâ'ın huccet sayılmasında ittifak etmişlerdir. Müslümanların büyük çoğunluğu da cumhur-u ulemânın icmâ’ını huccet saymışlardır.

l) Sarih İcma: Bu, her müctehidin, icma konusu oları fikri kabul ettiğini açıkça söylemiş olduğu icmadır. Bu tür icma, fakihlerin büyük çoğunluğunun ittifakı ile şer'î bir delildir. Böyle bir icma ister her asırda, isterse sadece Sahâbiler asrında vuku bulsun netice değişmez.

2) Sükûtî İcma: Herhangi bir asırda, ictihad yetkisi oları fakih belli bir görüşe varır ve bunu ilân ederse ve kendisini tenkit eden çıkmazsa buna "sükutî icma" denir.

3) Müctehidlerin belli bir ortak noktada ittifak etmeleri: Bir mesele üzerinde aynı asırdaki fakihler ihtilafa düşerler ve herhangi bir müctehid, diğerlerinin görüşüne her yönden zıt bir ictihad'da bulunmazsa, bu durumda aralarında görüş ayrılığı olmakla birlikte, bir noktada birlik (icma) bulunmuş olur.

Üzerinde icma bulunan bir meselenin Kitap veya Sünnete dayanması gerekir. Çünkü hüküm koyma hakkı Allah ve Resulune aittir. Müctehidler kendiliklerinden hüküm koyamazlar.

Fakîhler, Ashâb-ı kirâmın icmaından başka icma üzerinde ittifak edememişlerdir. Sahâbilerin Şer'î hükümler üzerindeki icmaları tevâtürle sâbit olmuştur. Sahâbe devrinden sonraki hiçbir icma ise tevâtür yoluyla sâbit olmamıştır.

İcmasına bakılan topluluk Müslümanların geneli değil alimlerdir.  Müslümanların geneli İslam’dan uzak bir hayat yaşamaktadır. Müslümanların icma ile yaptıkları haramlar var, şirk var, bidatler var. Bu durumda bu icma delil  olacak bir icma değildir.

Her ilim dalında o ilmin alimlerini icmasına bakılır. Örneğin hadis ilmin icma ararken hadis alimlerinin görüşlerine bakılır ve bunların görüşü esas alınır.

İnsanların çoğunluğu yanılgı içindedir.

Müslümanlar sayıca çok olmasına rağmen İslam’ı gerçek manada anlamış tevhid ehli insanların sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Bu duruma göre azınlıkta kalan bu insanlar o kadar insan karşısında azınlıktasınız o halde siz yanlış yoldasınız demek doğru olmaz.

“Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.” Enam 6/116

“Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir.” Yunus 10/36

Hz. Sevban (r.a.) anlatıyor: “Rasûlullah (a.s.) buyurdular ki: “Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır.” Orada bulunanlardan biri: “O gün sayıca azlığımızdan mı?” diye sordu. “Hayır!” buyurdular. “Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çer-çöpler gibi hiçbir ağırlığı olmayan çer-çöpler durumunda olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!” “Zaaf da nedir ey Allah’ın Rasûlü?” denildi. “Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!” buyurdular. [1]

Hayra çağıran ve garipler olan bir topluluk kıyamete kadar var olacak

Rabbimiz hayra çağıran topluluğun kıyamete kadar var olacağını ifade ederken bir topluluk olduğunu bildirmektedir. Demek ki hayra çağıracak olan Müslümanların geneli değil sadece bir topluluktur.

“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” A’li İmran 3/104

Nebî (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "İslam garip olarak başladı ve tekrar başladığı gibi garip haline dönecektir. Gariplere müjdeler olsun.!" [2]

Sahabe onlar kimlerdir ya resulullah diye sorduklarında da: "Onlar insanların bozduklarını düzeltirler" buyurmuştur. Sahihtir. [3]

İşte bizde Allah’ın izniyle Kuran ve sünnetten deliller ışığında insanların sünnetten bozduklarını düzeltmeye çalışıyor ve hayra çağırıyoruz. Hayra çağıran garipler topluluğundan olmak istiyoruz.

Abdullah bin Mesud (rahimehullah) şöyle diyor: “Cemaat, tek bir kişi bile olsa hakka uyandır.” [4]

İbn-i Mesud (radıyallahu anh)’ın söylediği şu söz günümüz için ne kadar geçerli ve ne kadar da doğru bir sözdür. O şöyle demiştir: “Fitneler sizi kapladığı gün haliniz ne olur? O gün büyükleriniz küçük görülecek, küçükleriniz büyük görülecektir. Sünnetler terk edildiği zaman insanlar (umursamadan) «Sadece sünnet terk edildi» diyeceklerdir. Orada bulunanlar «Bu ne zaman olacak» dediler. Abdullah bin Mesud, «Alimlerinizin ölüp gittiği, cahillerinizin çoğaldığı, Kur’ân okuyucularınızın arttığı, fakihlerinizin azaldığı, idarecilerinizin çoğaldığı, güvenilir kişilerinizin azaldığı, ahiret ameli karşılığında dünyalık menfaatlerin peşine düşüldüğü ve Allah’ın dinini yüceltmek dışında başka amaçlarla fıkıh tahsil edildiği zaman» dedi.” [5]

Netice olarak İslam delil üzere bina edilmiştir. Delil ile hareket eden ve alimlerin icmasına bakarak hareket edenler sayıca azda olsalar çoğunluk onlardır. Biz Selefi salih’in denilen ilk üç neslin yolundan gidiyoruz. Bu topluluk nasıl garip idiyse bu gün bizlerinde garip olması çok normal.

Bize güvenmeniz için en önemli neden deliller ile hareket etmemizdir.

.

Musab Köylüoğlu




[1] Ebu Davud, Melahim 5, (4297).
[2] Müslim, İmân 232; Tirmizî, İmân 13
[3] İbni Ebi Şeybe (8/134) Tahavi Müşkil (689) Taberani (6/164)
[4] el-Lâlekâî, Şerhu Usuli İ'tikadi Ehl-i Sünneti Ve'l-Cemaa adlı eserinde rivayet etmiştir. Selefi Salihin Akidesi
[5] Darimi, Hadis No: 192.
Bu yazı daha önce counter kişi tarafından okundu.

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.