DÖRT HALİFE HADİSLERİN YAZILMASINI NEDEN YASAKLADI?
Hadis inkarcılarının diline doladığı
hususlardan biri de dört halifenin hadisleri yasaklaması. Bir çok konuda olduğu
gibi bu hususta da meseleyi çarpıtmakta ve kendi hırsları yönünde kanalize etmektedirler.
Dört halife sanki peygamberin sünnetinin yazılmasına karşıymış ve Kuran’dan
başka asla başka bir şey kabul etmiyorlarmış gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
PEKİ NEDEN
YASAKLADILAR?
1-Hz. Peygamber (s.a.s.) Kur'an'la
karıştırabilme ihtimali olduğu için ilk zamanlarda hadisin yazılmasını geçici olarak yasaklamıştır.
2-Kur'an'la birebir aynı sahife ve
levhalar üzerine yazılan hadisler ayetlerin satır aralarına veya kenarlarına yazılacak
kelime ve cümleler, insanlar tarafından Kur'ân-ı Kerîm'denmiş gibi
algılanabilirdi.
3-Kuran’ı kerim dört halifeden Hz. Ebu bekir
(r.a.) döneminde çeşitli levha, deri ve benzeri şeylerden bir araya getirlerek
mushaf haline getirilmiştir. Şayet peygamber tarafından hadislerin yazılmasına
izin verilmiş olsaydı, insanlar arasında büyük fitneler çıkabilir, münafıkların
ayetlerle hadisleri karıştırarak dini bir karmaşaya sürükleme ihtimali ortaya
çıkabilirdi.
4-Kuran’ı Kerim’in toparlanması fikrini ortaya
getiren Ebu Bekir (r.a.)’a bile peygamberden sonra böyle bir şey yapmanın uygun
olup olmayacağı hakkında karşı çıkanlar olmuştur.
Zeyd b. Sabit (r.a.)’dan söyle
rivayet ediliyor: Yemame savaşı sonrasında Ebu Bekir beni çağırdı.
Yanında Ömer b. Hattab’ın olduğunu gördüm. Ebu Bekir, Ömer bana geldi ve Yemame
günü kurradan çok kişi öldürüldü, korkarım başka yerlerde de kurra öldürülür ve
Kur’an’dan çok şeyler kaybolur, Kur’an’ı toplamanı istiyorum, dedi. Ömer’e
Rasulullah’ın yapmadığı bir şeyi sen nasıl yaparsın(?) dedim. Ömer vallahi bu
hayırlı iştir, dedi. Bunu bende kabul edinceye kadar Ömer ısrar etti, ben de
Ömer gibi düşündüm. Zeyd, Ebu Bekir’in kendisine ‘Sen akıllı, genç bir adamsın,
senden şüphemiz yoktur, Rasulullah’ın vahiy kâtipliğini yapıyordun, Kur’an’ı
araştır ve topla’ dedi. Allah’a yemin ederim, dağlardan birini taşımayı bana
teklif etselerdi Kur’an’ı toplamak kadar bana ağır gelmezdi. Rasulullah’ı
yapmadığı bir şeyi siz nasıl yaparsınız(?) dedim. Ebu Bekir, vallahi bu hayırlı
bir iştir, dedi ve ikisinin kabul ettiği şeyi bana da kabul ettirinceye kadar
ısrar etti. Ben de Kur’an’ı deri parçaları, dallar, ince taşlar ve ezbere
bilenlerden toplamaya başladım. Tevbe Süresi’nin son iki ayeti olan ‘’And olsun
size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona
çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere çok şefkatlidir, merhametlidir.
Yüz çevirirlerse de ki Allah bana yeter. O’dan başka ilah yoktur. Ben sadece
O’na güvenip dayanırım. O büyük Arş’ın sahibidir.’’(9 Tevbe/128-129) ayetlerini
sadece Ebu Huzeyme el Ensari’de buldum. Yazdığım sayfalar ölünceye kadar Ebu
Bekir de, ondan sonra da Ömer de ondan sonrada Ömer’in kızı Hafsa’nın yanında
kaldı. [1]
İbni Şihab, Enes b. Malik’ten
söyle rivayet eder: Huzeyfeb. Yeman Osman’a geldi. Ermenistan ve Azerbaycan
fethinde Irak ve Şam bölgesinden askerlerle beraber savaşıyordu. Kur’an’ın
kıraat şekillerinden Huzeyfe korkmuş, Osman’a gelerek söyle demişti: Ey
mü’minlerin emiri, Yahudiler ve Hıristiyanlar kitapları üzerinde ihtilaf
ettikleri gibi ihtilaf etmeden önce bu ümmetin imdadına koş. Osman, Hafsa’ya
haber göndererek musaflar yazmak ve iade etmek üzere yanındaki sayfaları
göndermesini söyledi. Hafsa sayfaları Osman’a gönderdi. Zeyd b. Sabit, Abdullah
b. Zubeyr, Said b. As ve Abdurrahman b. Hars b. Hişam’a görev verdi onlarda
sayfaları çoğaltarak musaflar yazdılar. Osman, Kureyş kabilesinden olan üç
kişiye, ‘’Kur’an’ın yazımı konusunda Zeyd b. Sabit’le bir şeyde ihtilaf
ederseniz, Kureyş lisanı/lehçesi ile yazın, çünkü onların dilinde indi.’’ Dedi.
Öyle yaptılar ve sayfalardan Mushaflar çoğalttılar. Osman sayfaları Hafsa’ya
geri verdi. Yazılan Mushaflardan her bölgeye bir tane gönderildi ve onun
dışındaki sayfaların veya Mushafların yakılmasını emretti.’’
İbni Şihab, Harice b. Zeyd b. Sabit babasından şöyle dediğini işittiğini
söyledi: Mushafları çoğaltırken Ahzab Suresi’nden Resulullah’ın okuduğunu
işittiğim ‘’Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki Allah’a verdiği sözü yerine
getirmiştir.’’ (33 Ahzab/23) ayeti bulunamadı. Onu aradık ve Huzeyme b.
Sabit el-Ensari’de bulduk, mushafta Azhab suresine ekledik. [2]
5-Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer (r.a.)’ın hadisleri
yasaklaması halk arasında şahitsiz ve delilsiz olarak peygambere isnad
edilebilecek rivayetlerin önüne geçmiştir. Yasak ilim ehli dışındaki
rivayetleri engellemeye yönelik bir yasaktır.
6-Dört halife dönemi içerisinde peygamberin
sahabesi peygamberin sünnetini biliyorlar ve bizzat yaşıyorlardı. Ancak daha
sonraki dönemlerde yeni Müslüman olanların dini yanlış anlamaları neticesinde, hadisleri
Hz. Peygamber'den ilk duyup hıfzeden sahabe neslinin bir bir aradan çekildiğini
ve yerlerine kendileri gibi sünneti bilen hafızların bırakılmadığını, ayrıca
bid'atlerin de yayılmaya başladığını gören halîfe Ömer b. Abdulaziz
(r.) bütün vâli ve âlimlere mektup göndererek bizzat devlet emriyle hadislerin
yazıya geçirilmesini emretmiştir. Emrin gereğini ilk gerçekleştiren ünlü alim
imam Zührî (ö.124/741) olmuştur. [3]
7-Peygamberin sağlığında da hadisleri yazanları
eleştirenler olmuştu. Ancak bu eleştirinin her önüne gelenin iyice bellemeden peygamberden
gördükleri her bir şeyi yazanlar için olabileceği anlaşılmaktadır.
"Benim sözlerimi
işitip, iyice belledikten sonra başkalarına ulaştıran kimselerin Allah
yüzlerini ak etsin." [4]
Sahabe
peygamberin sünnetini biliyordu peki daha sonraki nesillere yazılmadan ulaşması
nasıl mümkün olsun. Peygamberin burada bulunmayanlara tebliğ edin emri nasıl
yerine getirilecek. Yani bize bu tebliğin ulaşması için elbette yazılmasından
başka bir yol bulunmamaktadır.
Abdullah b. Amr b. As'ın anlattığı şu olay hadislerin
yazıya geçirilmesine izinin zaten var olduğunu gösteriyor: "Resulullah'dan
duyduğum her şeyi ezberlemek maksadıyla yazıyordum. Kureyş beni bundan nehyetti
ve 'Resulullah(s.a.s.) kızgınlık ve sükûnet hallerinde konuşan bir insan iken
sen ondan duyduğun her şeyi nasıl yazarsın?' dediler. Bunun üzerine yazmaktan
vazgeçtim. Sonra durumu Resulullah'a arzettim. Eliyle ağzına işaret ederek; 'Yaz,
nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki buradan haktan başka bir şey çıkmaz'
buyurdu" [6]
8-Şayet bu yasak umimi olsaydı Kuran sadece teorik olarak kalır ve
uygulama boyutu olmayınca sonraki nesiller için peygambersiz bir din ortaya
çıkardı. Bu durumda sonraki nesiller şöyle mazereteler öne sürebilirdi.
1) Bizim zamanımızda peygamber yok biz sahabe gibi nasıl yaşayalım?
Sahabenin yanında Allah’ın resulü vardı ve her şeyi ından görüp yapıyorlardı.
Biz ise peygamberi görmedik ve Kuran’la başbaşa kaldık. Hesab bakımından biz
onlarla nasıl bir olalım?
2) Peygamber son peygamber olmaz yeni bir
peygamber gelmesi gerekirdi. Peygambere itaat emri hakkındaki ayetler hükmünü
yitirmiş olurdu. Allâh sübhanehu ve Teâlâ Peygamberlerin gönderiliş
gayelerini açıklarken Nisa suresi 64. ayette şöyle buyurmuştur: "Biz her peygamberi Allah'ın izniyle
ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik" (Nisa-64)
Bu durumda itaat edilecek bir peygamber
bulunamazdı.
"Ey iman edenler, Allah'a itaat edin,
peygambere de itaat edin de yaptıklarınızı boşa çıkarmayın!” Muhammed/33
“İman edin de Allah'a itaat edin, peygambere
de itaat edin. Eğer aksine giderseniz bilin ki Resulümüzün görevi açık bir
tebliğden ibarettir.” Tegabun-12
“Yok, yok! Rabbine yemin ederim ki onlar
aralarında çıkan çapraşık işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükümden
nefislerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça
iman etmiş olmazlar.” Nisa-65
9-
Peygambere itaate ve ona uyulması gerektiğine dair bir çok ayet varken uyulacak
peygamberden bir şeyler nakleden sahabeyi dört halife neden yasaklasın? Olsa
olsa delilsiz ve şahitsiz ilimden uzak kişilerin rivayet ettiklerinin
yazılmasını yasaklamışlardır.
10- Resulullah
(s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Bana Kur'ân ve onunla beraber onun gibisi
(sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi , 'Size bu
Kur'ân yeter ; onda neyi helâl bulursanız , onu helâl kabul ediniz; onda neyi
haram bulursanız, onu'da haram biliniz' diyecek. Şunu iyi biliniz ki,
Resulullah'ın haram kıldığı da ALLAH'ın haram kıldığı gibidir..." [7]
"Size
kendilerine sarıldığınızda hiç sapıtmayacağınız iki şeyi bırakıyorum: ALLAH'ın
Kitâbı ve Nebi'sinin sünneti." (Muvatta', Kader,3)
O halde
Kuran haricinde emanet bırakılan bir şeyin yazılmasının yasaklanması onun hiç
kabul edilmediği için değil, insanların bilgisizce rivayet etmemesi
için sınırlandırılmasıdır.
Ebu Sa'îdi'l-Hudri (r.a.)
anlatıyor: "Ensârın bulunduğu bir mecliste oturuyordum. Ebu Musa el-Eş'arî
(r.a.) beti benzi atmış olarak çıkageldi. Korku içinde olduğu hâlinden belli
idi. Bize: "Hz. Ömer (r.a.)'in huzuruna girmek için izin istedim. Üç sefer
tekrar etmeme rağmen cevap alamadım. Ben de geri döndüm. Arkamdan adam
göndererek geri çağırttı ve: "Niye
girmedin" diye sordu. "Üç sefer izin
istedim, cevap alamayınca geri döndüm. Çünkü Resûlullah (a.s.)'ın: "Biriniz
üç sefer izin istedikten sonra cevap alamazsa geri dönsün." dediğini işittim." diye
açıklama yaptım. Bu cevabım üzerine Hz. Ömer (r.a.): "Hz. Resûl (a.s.)'ın böyle söylediğine dâir ya
delil getirirsin veya elimden çekeceğini sen bilirsin." dedi.
İçinizde Resûlullah (a.s.)'dan bunu işiten var mı?" diye sordu. Ubey İbnu
Ka'ab: "Seninle cemaatin en küçüğü gelebilir." dedi. Cemaatin en
küçüğü bendim. Kalktım. Ebu Musa (r.a.) ile beraber gittik. Resûlullah (a.s.)'ın
bunu söylemiş olduğunu haber verdim. Bunun üzerine Hz. Ömer, Ebu Musa (r. anhuma)'ya:
"Ben seni itham etmiyorum. Fakat halkın
Resûlullah (a.s.) hakkında gelişigüzel konuşmasından korktum." dedi."
Bu hadîsin fârklı tariklerinde bâzı açıklayıcı ziyadeler gelmiştir. Ebu Bürde (r.a.)'ın rivayetinde Ubey İbnu Ka'ab (r.a.) Hz. Ömer (r.a.)'e çıkışır:
Bu hadîsin fârklı tariklerinde bâzı açıklayıcı ziyadeler gelmiştir. Ebu Bürde (r.a.)'ın rivayetinde Ubey İbnu Ka'ab (r.a.) Hz. Ömer (r.a.)'e çıkışır:
"Ey İbnu'l-Hattâb,
Resûlullah (a.s.)'ın Ashâbına azâb (verici) olma!"
Hz.
Ömer (r.a.) de ona şu cevabı verir:
10-Peygamber
aşığı dört halifenin peygamberin sünnetlerinin yazılmasını yasakladığını
söyleyerek hadis inkarcılığı yapanlar ancak İslam’dan nasibi olmayan
insanlardır.
DÖRT HALİFE HADİS RİVAYET ETMEDİ Mİ?
Hadis inkarcılarının
dillendirdikleri hususlardan biri de dört halifenin neden hadis rivayet
etmedikleri. Halbu ki dört halifeden de hadis rivayet edilmiştir.
Hz. Ebû Bekir (r.a.) az hadis
rivayet etmesinin sebebi, Peygamber Efendimizden sonra iki yıl gibi kısa bir
müddet hayatta kalmış olmasıdır. Ayrıca devlet işleriyle meşguliyeti de hadis
rivayetine mâni olmuştur. Hz. Ömer (r.a.)’da Hz. Osman’da ve Hz. Ali (r.a.)’da
yine devlet yönetimi ve yaşanan fitne fesatla mücadeleyle meşgul olmuşlardır.
Hz. Ebû Bekir (r.a.),
Peygamberimizden 142 hadis rivayet etmiştir.
Ömer
bin el-Hattab (r.a.): 500 hadis rivayet etmiştir.
Ali bin
Ebi Talib (r.a.): 500 hadis rivayet etmiştir.
Osman
bin Affan (r.a.): 146 hadis rivayet etmiştir. [9]
Musab
Köylüoğlu
[1] (Buhari, Cem’ul-Kur’an,
6/98)
[2] (Buhari, Cem’ul-Kur’an,
6/99 – Ahmed b. Hambel Müsned (c.2, s. 43-52)
[3] (İbn Hacer, Fethu'l-Barî, 1/208).
[4] (Ebu Davud,
ilim, 10; Tirmizî, ilim, 7)
[5] Buhari
4096, Müslim 1679/29
[6] (Ebu Davud, ilim, 3)
[7] (S. Ebû Davûd, c.5,s.11)
[8] İbrahim Canan, Kutub-i
Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/44-47.
[9] İbni Hazm, Cevamiu’s-Sire
Bu yazı daha önce kişi tarafından okundu.
0 yorum:
Yorum Gönder
Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.