NİKAH TAZELEME- TECDİD-İ İMAN

   Nikah iki insan arasında şahitler huzurunda belli şartlara uyularak yapılan bir akitleşmedir. Nikah sırasında iki şahidin bulunması yapılan akdi işitmesi gerekir.
   Nikah: Kabul, icap, mehir ve velisinin izni olarak özetlenen olayın tescili ile teşekkül eder.
   İslam, aile yuvasına önem verdiği gibi, bu yuvanın oluşumunu sağlayan nikah bağına da saygı gösterilmesini ister. Her önüne gelenin boşamayı diline dolamasını hoş görmeyen İslam, nikah üzerine yemin etmeyi de haram kılmıştır.
   İmam nikahı diye bilinen nikah toplumumuzda yeterince anlaşılmadığından yada nikahın ve boşanmanın şartları küçümsendiğinden evlilik müessesi sağlam temeller üzerine inşa edilmemektedir. Resmi olan nikahta devlet tarafından belli güvencelere bağlanmış olan evliliğin boşanma noktasında caydırıcı olması verilen güvence ve cezalarla alakalıdır. Buna karşılık imam tarafından nikahı kıyılan ancak herhangi bir resmi bağlantısı olmayan nikahlarda evlilik kolayca bırakılabilen bir olgu haline gelmektedir. Yani Allah’ın (c.c.) huzurunda verilen sözler unutulmaktadır.
   Evlilikte boşanmada belli başlı şartların gerçekleşmesiyle meydana gelebilmektedir. Nikah zamanla aşınan ve durduk yerde zarar gören bir şey değildir ki; zaman zaman yenileme- tazeleme gereği duyulsun.
   Hiçbir kimse kafasına göre kimseyi nikahlayamadığı gibi kafasına göre de boşayamaz. Bunun için gerekli olan şartlara ihtiyaç vardır.
   Eğer taraflar nikahı bozacak bir iş yaptıysa bu bir evlilik için iki defa olur. Üçüncüsünde nikah bir daha dönmemek kaydıyla biter. Her Cuma gecesi tazeleme eylemi ile bozulan nikahlar yenilenmiş olmaz.
   Özellikle Türk İslam toplumları içerisinde ortaya çıkan bidatlerden bir tanesi de camilerde Perşembe geceleri yatsı namazından sonra topluca yapılan Tecdid-i iman ve nikah tazeleme bidatidir. Yatsı namazından sonra imam ile birlikte cemaat toplu halde şu duayı okurlar;
   Ya Rabbi! Büluğa erdiğim andan bu ana gelinceye kadar, İslam düşmanlarına ve bid’at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikadlarıma ve bid’at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime pişman oldum, bir daha böyle yanlışları yapmamaya azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselam ve ahiri bizim Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelip geçmiş Peygamberlerin hepsine iman ettim. Hepsi haktır. Bildirdikleri doğrudur.
   (Amentü billahi ve bi-ma cae min indillahi, alâ muradillahi, ve amentü bi-Resulillahi ve bi-ma cae min indi Resulillahi alâ muradi Resulillah. Amentü billahi ve Melaiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-ahiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallahi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevti hakkun eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resulühü)
   Bunun arkasından nikah tazelemek için şu dua okunur:
   “Allahümme innî ürîdü en üceddide’l-îmâne ve’n-nikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlüllah.”
   “Ey Rabbim, imanımı ve nikahımı, lâ ilâhe illâllah Muhammedün Resûlullah diyerek yeniliyorum. Benden imanıma aykırı düşecek ne kadar söz, hareket ve fikir meydana gelmişse, hepsine tevbe istiğfar ediyor, pişmanlık duyup af diliyorum. Beni affet, nikahımı da sabit kıl.”
   Peygamberimizin namazdan sonraki sünnetine bakıldığında yukarda geçtiği gibi bir tesbihat onun sünneti içerisinde bulunmamaktadır. İhtiva ettiği dualar ayrı ayrı peygamberimizden rivayet edilmiştir. Ancak bu haliyle, namazdan sonra ve devamlı perşembe yatsı namazını müteakip olarak ne ashabı kiram ne de seleften kimse bunu yapmamıştır.
   Buhari’nin Ümmü Seleme’den rivayetine göre Resulullah (s.a.v.) namazdan sonra selam verince çok az bir süre beklerdi.
   Müslim’in Hz. Aişe’den yaptığı rivayette ise şöyle geçer: Resulullah (s.a.v.) selam verdikten sonra : “Allahumme ente’s-selâmu ve minke’s-selam tebârekte yâ ze’l celâlive’l ikram” diyecek kadar otururdu.
   Resulullah’dan sonra gelen imamların yani halifelerin bu konudaki uygulamalarına gelince, sahih kitapların dışında fıkıhçılar Enes (r.a.) hadisinden şunu naklettiler: Enes dedi ki: Ben Hz. Peygamberin arkasında namaz kıldım; o selam verdiği zaman ayağa kalkardı. Hz. Ebu Bekir’in arkasında da namaz kıldım; o selam verdiğinde sanki kızgın bir taş üzerindeymiş gibi yerinden fırlardı.
   İbn Yunus es-Sıkılli, ibn Vehb’den, o da Harice’den rivayet ettiğine göre o, imamların selam verdikten sonra oturmalarını ayıplardı ve şöyle derdi: imamlar aynı anda selam verirler ve ayağa kalkarlar. İbn Ömer dedi ki: İmamın selam verdikten sonra yerinde oturması bidattir.
   İbn Mes’ud (r.a.) şöyle dedi: İmamın kızgın bir taşın üzerinde oturması kendisi için bundan daha hayırlıdır.
   Fıkıhçılar selam verdikten sonra ayağa kalkmakta acele etmeyi namazın faziletinden saydılar. Selamdan sonra orada oturmanın kibirlenmeye ve cemaate tepeden bakmaya yol açabileceği yorumunu yaptılar. [1]
   Peygamberimiz (s.a.v.) ve sahabesinde namazdan sonra toplu tesbihat ile yukarda geçtiği gibi Tecdid-i iman ve nikah tazeleme olayı görülmemiştir.
   Bazıları bunun ne sakıncası olabilir insanlar haftada bir iman ve nikah tazeleyip tevbe ediyorlar diyebilmektedir. Bizde onlara şunu soruyoruz? Peygamberimiz ve Ashabı bunda hayır göremedi de siz mi daha iyi gördünüz? Eğer onlar bunda hayır görselerdi emin olun ki sizden çok daha önce bunu yaparlardı.
 .
Ebu Muhammed Musab Köylüoğlu
 .


[1] İmam Şatıbi – Bidatler Karşısında Kitap ve Sünnete Bağlılıkta Yöntem s.388-392 (Kitap Dünyası Yayınları)
Bu yazı daha önce counter kişi tarafından okundu.

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.