KUSUF VE HUSUF NAMAZI


 Güneşin tutulması (Kusûf), ışığının gitmesi yada eksilmesi, görünürde kararmaya doğru değişiklik göstermesi demektir. Ay tutulması (husûf) ise aydınlığının kısmen yada tamamen gitmesi demektir.
   Güneşin tutulduğu bir sırada Rasûlullah (s.a.s.) hızlıca, dehşetle elbisesini sürükleyerek mescide çıkıverdi. İnsanlara namaz kıldırdı, onlara güneş tutulmasının Allah’ın âyetlerinden bir âyet olduğunu, Allah’ın bununla kullarını korkuttuğunu, bunun insanlara bir azabın inmesine sebep olabileceğini, onlara bildirdi ve bu hususları izale edecek hususu onlara buyurdu. Bunun için böyle bir şey olduğu vakit namaz kılmalarını, dua edip, mağfiret dilemelerini, sadaka vermelerini, köle azad etmelerini ve bunun dışında bu hali geçinceye kadar insanların böyle bir azabı bertaraf edecek diğer salih amelde bulunmalarını emretti.
   Güneş ve ay tutulmaları (kusûf ve husûf) yüce Allah’ın kudretine delil teşkil eden pek büyük iki olaydır. İnsanlar bunları gördükleri vakit, zarar görürler korkusu ile tedirgin olur. Bundan dolayı Peygamber (s.a.s.) bu korkuyu giderecek hususları emretmiştir. Namaz kılmayı, dua etmeyi, Allah'tan bağışlanma dilemeyi, sadaka vermeyi, köle azad etmeyi emretmiştir.
   Kusûf namazı ilim ehlinin ittifakı ile erkekler ve kadınlar için müekked bir sünnettir.
  el-Muğni şunları söylemektedir: Kusûf namazı müekked bir sünnettir. Çünkü Peygamber (s.a.s.) bu namazı kıldığı gibi, kılınmasını da emretmiştir. Güneşin tutulması sebebiyle bu namazın meşruiyeti hususunda ilim ehli arasında bir görüş ayrılığı olduğunu da bilmiyoruz. [1]
    Muğire b. Şube'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.s.) döneminde İbrahim'in öldüğü gün güneş tutuldu. Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Şüphesiz güneş ve ay Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar herhangi bir kimsenin ölümü yada hayatı dolayısıyla tutulmazlar. Bunları (tutulmalarını) gördüğünüz vakit bu tutulma bitinceye kadar Allah'a dua ediniz, namaz kılınız." [2]
   Kusûf namazının vakti güneşin ya da ayın tutulmasının başlamasından itibaren başlar. Tutulma bitinceye kadar devam eder. Çünkü Peygamber (s.a.s.) Câbir (r.a.)’ın rivâyet ettiği hadiste şöyle buyurmaktadır: "...Siz bu kabilden bir şey gördüğünüz vakit açılıncaya kadar namaz kılınız..." [3]

  Kusûf namazının kılınış şekli:

   Peygamber (s.a.s.)’in zevcesi Âişe Radıyallahu anha'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Rasûlullah (s.a.s.) hayatta iken güneş tutuldu. Rasûlullah mescide çıktı, ayakta durup tekbir aldı. İnsanlar da arkasında saf tuttu, uzunca Kur'ân okudu, sonra tekbir getirip uzunca bir rukû’ yaptı, sonra başını kaldırıp "semiallahu limen hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd" dedi. Sonra yine ayakta durdu ve birinci kıraatten biraz daha kısa uzunca Kur'ân okudu. Sonra tekbir getirdi. Uzunca bir Ruku’ yaptı; fakat bu birinci Ruku’dan daha kısa idi. Sonra "semiallahu limen hamideh Rabbenâ ve leke'l-hamd" dedi. Sonra secdeye vardı. (Ravilerinden Ebu't-Tahir sonra secdeye vardı, ifadesini zikretmedi). Sonra ikinci rekâtte de birincisi gibi yaptı ve nihayet dört Ruku’ ve dört secde yaptı.
   Namazını bitirmeden güneş açıldı. Sonra kalkıp insanlara hutbe verdi. Allah'a lâyık olduğu vechile övgüde bulunduktan sonra dedi ki: “Şüphesiz güneş ve ay Allah’ın âyetlerinden iki âyettir. Bunlar herhangi bir kimsenin ölümü ya da hayatı dolayısıyla tutulmazlar. Siz bu olayı gördüğünüz vakit hemen namaza koşunuz..." [4]
   Şeyhu'l-İslam İbn Teymiye de şöyle demektedir: Kusûf namazının kılınışı hususunda çeşitli rivâyetler gelmiştir. Fakat Rasûlullah’ın sünnetini bilen ilim ehline göre yaygın olan Buhârî ve Muslim'in çeşitli yollardan rivâyet ettikleri Malik Şafiî ve Ahmed gibi ilim ehlinin çoğunun müstehab kabul ettiği, Peygamber efendimizin onlara iki rekât namaz kıldırdığı her bir rekâtte iki defa Ruku’a vardığıdır. Kıyamda uzunca Kur'ân okur, sonra kıraatten daha kısa uzunca bir Ruku’ yapar, sonra ayağa kalkar yine birinci kıraatten nispeten daha kısa uzunca bir kıraat yapar. Sonra birinci Ruku’udan nispeten daha kısa bir Ruku’da bulunur. Sonra uzunca iki secde yapar. Sahih'de Peygamber'den sabit olduğuna göre o bu namazda Kur'ân'ı açıktan okumuştur. [5]
   Kusûf namazının cemaatle kılınması sünnettir. Tek tek kılınması da caizdir. Çünkü o bir nafile namazdır. Fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Kusûf namazı için ezan okumak da, kamet getirmek de meşru değildir.
   Kadınların bu namazı kılmaları meşrûdur. Çünkü Ebu Bekir'in kızı Esmâ'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Güneş tutulduğu sırada Resulullah’ın hanımı Âişe'nin yanına gittim. İnsanların ayakta namaz kılmakta olduklarını gördüm, o da ayakta namaz kılıyordu. Ben: İnsanlara ne oluyor, diye sordum, eliyle semaya işaret etti ve: Subhanallah, dedi. Ben bir âyet (mi) dedim, o eliyle: Evet diye işaret etti... [6]

   Kusûf namazının mescidde kılınması sünnettir. Çünkü Peygamber (s.a.s.) bu namazı mescidde kılmıştır. Âişe Radıyallahu anha'dan şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Peygamber (s.a.s.) hayatta iken güneş tutuldu, mescide çıktı ve insanlar onun arkasında saf tuttu... [7]

 


 

[1] Bk. İbn Kudame, el-Muğni(2/420-426)
[2] Muslim(915)
[3] Muslim(904)
[4] Muslim(901) Buhari(1046)
[5] İbn Teymiye, Mecmûu'l-Fetâvâ(24/259-260)
[6] Buhârî(2/28)
[7] Buhârî(2/25)
 
Bu yazı daha önce counter kişi tarafından okundu.

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.