Bu konu
hakkında İbn Teymiye şöyle demektedir: “Bazıları yerlerin, göklerin, ayın,
güneşin… kısaca her şeyin Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem için
yaratılığını iddia etmektedir. Hâlbuki böyle bir şey ne sahih ne de zayıf,
hiçbir şekilde Peygamberimizden rivayet edilmemiştir. Bütün ehl-i ilim bunu
böyle kabul etmiştir. Sahabeden de böyle bir söz nakledilmemiştir. Bu, söyleyeni
kesinlikle belli olmayan (anonim) bir sözdür.” İbn Teymiye, Mecmûu Fetâvâ
2. DELİL
''Hz Adem günah işlediğinde şöyle dua etti: Ya Rabb!
Muhammed'in hakkı için benim günahımı bağışlamanı diliyorum.
Allahu Teala dedi ki: Ey Adem! Sen Muhammed'i nereden
biliyorsun, ben onu daha yaratmadım.
Adem: Ey Rabbim, Sen beni yarattığında ve ruhundan bana üflediğinde başımı
kaldırdım ve arşın sütunları üzerinde 'Lailahe İllallah Muhammedun Rasulullah'
yazılı olduğunu gördüm. Ve bildim ki, Sen kendi adının yanına ancak en çok
sevdiğin kişinin ismini ilave edersin.
Allahu Teala dedi ki: Doğru söylüyorsun ey Adem, o (Hz. Muhammed sav) benim en
sevdiğim kulumdur. Sen Benden onun (Hz Muhammed sav) hakkı için istedin, Ben
seni bağışladım. Muhammed olmasaydı Ben seni yaratmazdım'' (Hakim Mustedrek
2/615 Hz Ömer (r.a.)'dan merfu olarak ;İbn Asâkir (2/323), el-Beyhâki, Delâil’un-Nubuvve
(5/488) )
Râvilerinden olan Abdurrahm an b. Zeyd b. Eslem hakkında
İbn Hibbân şöyle der: «Hadis uydurmakla itham olunmuş, Leys, Malik ve İbn Lehi’a
üzerine hadisler uydurmuştur. Dolayısıyla imâm ez-Zehebî rivâyet hakkında
uydurma ve batıl derken, İbn Hacer el-Askalânî de ona katılır.
Zehebi, bu hadis hakkında: ''Hadis uydurmadır. Abdurrahman yalancıdır. Ve
Abdullah İbni Meslem el-Fahri'nin kim olduğunu bilmiyorum'' demektedir.
İmam Zehebî "Mizanu'l-İ'tidal" isimli eserinde bunun
"batıl ve uydurma bir haber" olduğunu söyledi, İbnu Hacer el-Askalânî de "Lisanu'l-Mizan"
isimli eserinde ona muvafakat etti.
Elbânî, Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem’in zayıf olduğu
konusunda ittifak vardır. Ahmed bin Hanbel, Ebû Zur’a, Ebû Hatemi, En-Nesâî, ed-Dârâkutnî
ve başkaları onu zayıf görmüştür.
Şeyhulislam İbn Teymiyye dedi ki:
"el-Hâkim'in, bu hadisle ilgili rivayeti, onun rededilme
nedenlerinden biridir. Çünkü bizzat kendisi "el-Medhal ile Ma'rifeti's-Sahihi
mine's-Sakim" isimli eserinde -hadisin ravilerinden- Abdurrahman b. Zeyd b.
Eslem'in babasından mevdu -yani uydurma- hadisler rivayet etiğini söyler, bu
işin erbabından düşünebilen bir kimse için böyle bir rivayetin kabul edilemez
olduğu aşikardır. Ben derim ki, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem, hadiscilerin
ittifakınca zayıf bir adamdır ve söylediği şeyleri çokça karıştırır. Ahmed b.
Hanbel, Ebû Zur'a, Ebû Hatim, Nesâî ve Darakutnî ve daha başkaları onun zayıf
olduğunu söylediler. Ebû Hatim İbn Hıbban dedi ki: Farkında olmadan haberleri
öyle ters yüz ediyordu ki rivayetlerinin çoğunda murselleri merfu, mevkufları
musned haline getiriyordu. Bu sebeple onun rivayetleri terkedilmeyi hak
etmişlerdir (Şeyhu'lİslam İbn Teymiyye, Kaidetun Celiletün fi,t-Tevessuli
ve-l-Vesile, s. 168-169)
3. DELİL
Deylemî'nin İbn Abbas’tan naklettiğine göre Hz. Peygamber
şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana gelerek şöyle dedi: ‘Ey Muhammed! Sen
olmasaydın cenneti yaratmazdım. Sen olmasaydın, cehennemi de yaratmazdım."
Elbânî derki ”Deylemi’den hadisin sahih olduğunu ortaya
koymadan gerçekliğini onaylamak doğru olmaz ki Hiç bir alimin bu konu üzerinde
durmuş olmasına rastlamış değilim. Deylemî’deki hadisin sahih olduğunu bildiren
herhangi bir âlim de bilmiyorum. Deylemi’nin bunu aktaran tek kişi olması benim
için bu hadisin zayıf olduğuna inanmak için yeterlidir, dahası Musned’inde (Deylemi
Musned 1/41/2) rastladığımda zayıf olduğuna inandım. (El Elbani; Silsile
El-Zayıf, 1/451 no. 282)
4. DELİL
“Ve seni başka değil, âlemlere bir rahmet olmak için
elçi gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107)
Bu ayet peygamberin getirmiş olduğu şeriat ile insanları
içine düştükleri karanlıklardan kurutuluşa çağırarak bir rahmet olmaktadır. Her
peygamber gönderildikleri toplumlar için bir rahmet olmuştur. Çünkü onları
Allah’a kulluğa davet ederek onları şirk ve günah çukurundan çıkararak cennete
davet etmiş ve onlara rahmet olmuştur.
HAKİKAT- MUHAMEDİYYE
Hz. Peygamberin altmış üç senelik zamanla sınırlı cismanî
hayatından ayrı bir varlığı daha mevcuttur. Allah’tan başka hiçbir şey yokken
ilk defa hakikat-i Muhammediyye var olmuş, bütün yaratıklar bu hakikatten ve
onun için halk edilmiştir (yaratılmıştır) Âlemin var olma sebebi, maddesi ve
gayesi bu hakikattir. (…) Resûl-i Ekrem’in ruhu ve nuru bütün insanlardan,
peygamberlerden, hatta meleklerden önce var olduğundan Peygamber insanlığın
manevi babasıdır. (…) (Muhyiddin) İbnü’l-Arabî’ye göre hakikat-i Muhammediye nur
olması bakımından âlemi yaratma ilkesi ve onun aslıdır. Varlık şeklinde zâhir
olan ilâhî tecellinin ilk mertebesidir. Mehmet Demirci, “Hakîkat-i Muhammediyye”,
Diyanet İslam Ansiklopedisi , İstanbul, 1997, C: 15, s: 179–180
Hıristiyanlar peygamberleri konusunda öylesine aşırı
gitmişlerdir ki, sonunda onu ilahlaştırdılar.
“İsa olmasaydı kâinat yaratılmazdı. Göklerde ve yeryüzünde
görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve
hükümranlıklar… Her şey onun aracılığıyla ve onun için yaratılmıştır.” Katolik
Kilisesi Din Ve Ahlak İlkeleri, Çev. Dominik Pamir, İstanbul, 2000, s: 95, par.
331.
Her şeyden önce var olan O’dur ve her şey varlığını O’nda
sürdürmektedir.” (Koloseliler, Bölüm 1: 15–17)
Görüldüğü gibi Hıristiyanlar da yaratılan her şeyin
İsa’nın aracılığı ile ve onun için, onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığına
inanmaktadırlar
AYETLERDE YARATILIŞ SEBEBİ:
“Biz gökleri, yeri ve
bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık.
Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” Duhân: 44/38, 39
“Ben cinleri ve insanları sadece bana
kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât: 51/56
“O ki, hanginizin daha
güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak
galiptir, çok bağışlayıcıdır.” Mülk 67/2
“Arş’ı su üzerinde iken,
hanginizin daha güzel işi işleyeceğini ortaya koymak için, gökleri ve yeri
altı günde yaratan O’dur.” Hud 11/7
“Muhammed, ancak bir
peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir…” Âl-i İmrân,
3/144
“De ki: «Ben
peygamberlerin ilki değilim; benim ve sizin başınıza gelecekleri bilmem; ben
ancak bana vahyolunana uyarım; ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.» (Ahkâf,
46/9)
AŞIRILIK KARŞISINDA PEYGAMBERİMİZİN TUTUMU
Peygamberimiz (s.a.s) kendisi hakkında aşırı gitmemeleri
konusunda zaman zaman sahabe-i kirâmı uyarmış, kendisinin de tıpkı onlar gibi
bir beşer olduğunu vurgulamıştır. Hadis kitaplarında bu konu hakkında birçok
hadis bulunmaktadır. Bunlardan birkaç tanesi şöyledir:
“Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı surette
methettikleri gibi, sakın sizler de beni methederken aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz
ki, ben sadece bir kulum. Onun için bana (sadece) Allah’ın kulu ve resûlü
deyiniz.” Buhârî, Enbiyâ, 48
Enes b. Malik (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadise göre
bir adam Peygamberimize “ya seyyidî / ey efendim, ey efendimin oğlu! Ey bizim en
hayırlımız, ey en hayırlımızın oğlu! Diye seslenmişti. Buna cevaben
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Allah’tan korkun. Sakın şeytan sizi aldatmasın.
Ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve resulüyüm. Allah’a yemin
ederim ki beni, Allah’ın bana verdiği makamın üstüne çıkarmanızı sevmiyorum.”
Ahmed b. Hanbel, 3/153, 241, 4/25, 40- Ebû Davud, Edeb, 9.
Ebu Saîd el-Hudrî radıyallâhu anh’ın bildirdiğine göre
Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:
“Sizden öncekilerin izlerini, kuşkusuz karış karış, arşın
arşın takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girseler, siz de
arkalarından gideceksiniz.
Dedik ki; “Onlar Yahudiler ve Hıristiyanlar mı?”
Başka kim olabilir ki! Dedi.” Buhari, İ’tisâm bi’s-Sünne,
14.
0 yorum:
Yorum Gönder
Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.