Mevlid Belgeseli

Mevlid kutlamaları Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in ahirete intikalinden yüzlerce yıl sonra yaklaşık hicri 4. yüzyılda ilk olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Mevlid-i şerif Hicri 4. asırdan günümüze kadar özellikle Osmanlı (Türk) toplumu içerisinde önemli bir yer edinmiş ve Peygamberimizin doğum günlerinin, kandillerin, Cenaze ve sünnet merasimlerinin en önemli unsuru haline gelmiştir.
Maalesef bu bid'at Türk İslam toplumu içerisine öylesine bulaştı ki, sanki dindenmiş gibi, kandillere, cenaze, sünnet ve bir takım merasimlere artık tamamen yerleşti. Hattâ Mevlidi okuyan bazı insanlar bu işi gelir kapısı haline getirdi. Bu bid'atin topluma örf ve adet şeklinde yerleşmesi nedeniyle dinin içerisinden çıkarılması artık oldukça zor bir hale geldi.


 

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.

Bidat Belgeseli

Kurân-ı Kerim ve Sünnet'te bir örneği bulunmayan ve sahabe tarafından da bilinmeyen, özellikle din esaslarına ilişkin sonradan çıkma ibadet ve davranış biçimleri ve inanca yönelik yorumlara bidat denir. Geçmiş ümmetler hevâ ve hevesleri doğrultusunda yaptıkları yeniliklerle dinlerini tahrip etmişlerdir. Bu konudaki tehlikeyi bilen  Peygamberimiz  (s.a.v.) yine ümmetini uyarıyor; "Her kim bizim bu işimizin (yani dinimizin) içine ondan olmayan bir şeyi yeniden sokarsa (o yaptığı iş) merduddur, başına çalınır. "Her yenilik bidattir her bidatte sapıklıktır."

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.

Matemde Aşırılık (Belgesel)

İnsan yaratılışı gereği duyguları olan, üzüntülü durumlarda acıyan ve sevindirici durumlarda da mutlu olabilen bir varlıktır. Rabbimiz fıtraten insanı o kadar hassas ve duygusal yaratmıştır ki; iman ile bu hisler bir araya gelince hiçbir canlıya zarar veremeyeceği gibi, hiç bir kötülükte yapamaz. İnsanda hem sevgi, hem de üzülme ve acıma melekesi yaratılmıştır. Ancak İslam bu hisleri yaşayan Müslümanın ölçülerini de ortaya koymuştur. Her şeyde olduğu gibi sevgide de üzülmede de İslam'ın koyduğu sınırları aşmak caiz değildir.
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.

Nakşibendi tarikatını Ebu Bekir (r.a.) mı kurdu?

Nakşibendi tarikatının mensupları tarikatlerinin Ebu Bekir (r.a.)'a dayandığını ve onunda bizzat Resulullah'dan öğrendiğini söylüyorlar. Ama bunun hakkında sahih bir delil bulunmamaktadır. Dayanılan delil tevil yoluyla elde edilen delillerdir.
 
 

 

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.

MUHAMMED (A.S.) YARATILIŞ SEBEBİ Mİ?

1. DELİL
“ Sen Olmasaydın (Sen Olmasaydın) Alemleri Yaratmazdım "
Hadis Ulemasından ; Acluni, Aliyyul kari, Sağani ve Şevkani bu sözün hadis olmadığını söylemişlerdir.  Şevkani Fevaid : 326.s.n : 18 – Acluni Keşfül hafa : 214.s.hd.no : 2123 – Aliyyul Kari Mevduat : 150.s.255.n – Sağani Risaletul Mevduat : 7.s

   Bu konu hakkında İbn Teymiye şöyle demektedir: “Bazıları yerlerin, göklerin, ayın, güneşin… kısaca her şeyin Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem için yaratılığını iddia etmektedir. Hâlbuki böyle bir şey ne sahih ne de zayıf, hiçbir şekilde Peygamberimizden rivayet edilmemiştir. Bütün ehl-i ilim bunu böyle kabul etmiştir. Sahabeden de böyle bir söz nakledilmemiştir. Bu, söyleyeni kesinlikle belli olmayan (anonim) bir sözdür.” İbn Teymiye, Mecmûu Fetâvâ

      2. DELİL

     ''Hz Adem günah işlediğinde şöyle dua etti: Ya Rabb! Muhammed'in hakkı için benim günahımı bağışlamanı diliyorum.

     Allahu Teala dedi ki: Ey Adem! Sen Muhammed'i nereden biliyorsun, ben onu daha yaratmadım.
     Adem: Ey Rabbim, Sen beni yarattığında ve ruhundan bana üflediğinde başımı kaldırdım ve arşın sütunları üzerinde 'Lailahe İllallah Muhammedun Rasulullah' yazılı olduğunu gördüm. Ve bildim ki, Sen kendi adının yanına ancak en çok sevdiğin kişinin ismini ilave edersin.
Allahu Teala dedi ki: Doğru söylüyorsun ey Adem, o (Hz. Muhammed sav) benim en sevdiğim kulumdur. Sen Benden onun (Hz Muhammed sav) hakkı için istedin, Ben seni bağışladım. Muhammed olmasaydı Ben seni yaratmazdım'' (Hakim Mustedrek 2/615 Hz Ömer (r.a.)'dan merfu olarak ;İbn Asâkir (2/323), el-Beyhâki, Delâil’un-Nubuvve (5/488) )

     Râvilerinden olan Abdurrahm an b. Zeyd b. Eslem hakkında İbn Hibbân şöyle der: «Hadis uydurmakla itham olunmuş, Leys, Malik ve İbn Lehi’a üzerine hadisler uydurmuştur. Dolayısıyla imâm ez-Zehebî rivâyet hakkında uydurma ve batıl derken, İbn Hacer el-Askalânî de ona katılır.
Zehebi, bu hadis hakkında: ''Hadis uydurmadır. Abdurrahman yalancıdır. Ve Abdullah İbni Meslem el-Fahri'nin kim olduğunu bilmiyorum'' demektedir.

     İmam Zehebî "Mizanu'l-İ'tidal" isimli eserinde bunun "batıl ve uydurma bir haber" olduğunu söyledi, İbnu Hacer el-Askalânî de "Lisanu'l-Mizan" isimli eserinde ona muvafakat etti.

     Elbânî, Abdurrahman bin Zeyd bin Eslem’in zayıf olduğu konusunda ittifak vardır. Ahmed bin Hanbel, Ebû Zur’a, Ebû Hatemi, En-Nesâî, ed-Dârâkutnî ve başkaları onu zayıf görmüştür.

     Şeyhulislam İbn Teymiyye dedi ki:

     "el-Hâkim'in, bu hadisle ilgili rivayeti, onun rededilme nedenlerinden biridir. Çünkü bizzat kendisi "el-Medhal ile Ma'rifeti's-Sahihi mine's-Sakim" isimli eserinde -hadisin ravilerinden- Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem'in babasından mevdu -yani uydurma- hadisler rivayet etiğini söyler, bu işin erbabından düşünebilen bir kimse için böyle bir rivayetin kabul edilemez olduğu aşikardır. Ben derim ki, Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem, hadiscilerin ittifakınca zayıf bir adamdır ve söylediği şeyleri çokça karıştırır. Ahmed b. Hanbel, Ebû Zur'a, Ebû Hatim, Nesâî ve Darakutnî ve daha başkaları onun zayıf olduğunu söylediler. Ebû Hatim İbn Hıbban dedi ki: Farkında olmadan haberleri öyle ters yüz ediyordu ki rivayetlerinin çoğunda murselleri merfu, mevkufları musned haline getiriyordu. Bu sebeple onun rivayetleri terkedilmeyi hak etmişlerdir (Şeyhu'lİslam İbn Teymiyye, Kaidetun Celiletün fi,t-Tevessuli ve-l-Vesile, s. 168-169)

     3. DELİL

     Deylemî'nin İbn Abbas’tan naklettiğine göre Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Cebrail bana gelerek şöyle dedi: ‘Ey Muhammed! Sen olmasaydın cenneti yaratmazdım. Sen olmasaydın, cehennemi de yaratmazdım."

     Elbânî derki ”Deylemi’den hadisin sahih olduğunu ortaya koymadan gerçekliğini onaylamak doğru olmaz ki Hiç bir alimin bu konu üzerinde durmuş olmasına rastlamış değilim. Deylemî’deki hadisin sahih olduğunu bildiren herhangi bir âlim de bilmiyorum.  Deylemi’nin bunu aktaran tek kişi olması benim için bu hadisin zayıf olduğuna inanmak için yeterlidir, dahası Musned’inde (Deylemi Musned 1/41/2) rastladığımda zayıf olduğuna inandım. (El Elbani; Silsile El-Zayıf, 1/451 no. 282)

     4. DELİL

     “Ve seni başka değil, âlemlere bir rahmet olmak için elçi gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107)

      Bu ayet peygamberin getirmiş olduğu şeriat ile insanları içine düştükleri karanlıklardan kurutuluşa çağırarak bir rahmet olmaktadır. Her peygamber gönderildikleri toplumlar için bir rahmet olmuştur. Çünkü onları Allah’a kulluğa davet ederek onları şirk ve günah çukurundan  çıkararak cennete davet etmiş ve onlara rahmet olmuştur.

     HAKİKAT- MUHAMEDİYYE

     Hz. Peygamberin altmış üç senelik zamanla sınırlı cismanî hayatından ayrı bir varlığı daha mevcuttur. Allah’tan başka hiçbir şey yokken ilk defa hakikat-i Muhammediyye var olmuş, bütün yaratıklar bu hakikatten ve onun için halk edilmiştir (yaratılmıştır) Âlemin var olma sebebi, maddesi ve gayesi bu hakikattir. (…) Resûl-i Ekrem’in ruhu ve nuru bütün insanlardan, peygamberlerden, hatta meleklerden önce var olduğundan Peygamber insanlığın manevi babasıdır. (…) (Muhyiddin) İbnü’l-Arabî’ye göre hakikat-i Muhammediye nur olması bakımından âlemi yaratma ilkesi ve onun aslıdır. Varlık şeklinde zâhir olan ilâhî tecellinin ilk mertebesidir. Mehmet Demirci, “Hakîkat-i Muhammediyye”, Diyanet İslam Ansiklopedisi , İstanbul, 1997, C: 15, s: 179–180

     Hıristiyanlar peygamberleri konusunda öylesine aşırı gitmişlerdir ki, sonunda onu ilahlaştırdılar.

“İsa olmasaydı kâinat yaratılmazdı. Göklerde ve yeryüzünde görünen ve görünmeyen şeyler, tahtlar, egemenlikler, yönetimler ve hükümranlıklar… Her şey onun aracılığıyla ve onun için yaratılmıştır.” Katolik Kilisesi Din Ve Ahlak İlkeleri, Çev. Dominik Pamir, İstanbul, 2000, s: 95, par. 331.

     Her şeyden önce var olan O’dur ve her şey varlığını O’nda sürdürmektedir.” (Koloseliler, Bölüm 1: 15–17)

     Görüldüğü gibi Hıristiyanlar da yaratılan her şeyin İsa’nın aracılığı ile ve onun için, onun yüzü suyu hürmetine yaratıldığına inanmaktadırlar

   AYETLERDE YARATILIŞ SEBEBİ:

“Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” Duhân: 44/38, 39

“Ben cinleri ve insanları sadece bana kulluk etsinler diye yarattım.” Zâriyât: 51/56

“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır.” Mülk 67/2

“Arş’ı su üzerinde iken, hanginizin daha güzel işi işleyeceğini ortaya koymak için, gökleri ve yeri altı günde yaratan O’dur.” Hud 11/7

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir…” Âl-i İmrân, 3/144

 “De ki: «Ben peygamberlerin ilki değilim; benim ve sizin başınıza gelecekleri bilmem; ben ancak bana vahyolunana uyarım; ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.» (Ahkâf, 46/9)

   AŞIRILIK KARŞISINDA PEYGAMBERİMİZİN TUTUMU

   Peygamberimiz (s.a.s) kendisi hakkında aşırı gitmemeleri konusunda zaman zaman sahabe-i kirâmı uyarmış, kendisinin de tıpkı onlar gibi bir beşer olduğunu vurgulamıştır. Hadis kitaplarında bu konu hakkında birçok hadis bulunmaktadır. Bunlardan birkaç tanesi şöyledir:

     “Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı aşırı surette methettikleri gibi, sakın sizler de beni methederken aşırı gitmeyiniz. Şüphesiz ki, ben sadece bir ku­lum. Onun için bana (sadece) Allah’ın kulu ve resûlü deyiniz.” Buhârî, Enbiyâ, 48

     Enes b. Malik (r.a.)’ın rivayet ettiği bir hadise göre bir adam Peygamberimize “ya seyyidî / ey efendim, ey efendimin oğlu! Ey bizim en hayırlımız, ey en hayırlımızın oğlu! Diye seslenmişti. Buna cevaben Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Allah’tan korkun. Sakın şeytan sizi aldatmasın. Ben Abdullah’ın oğlu Muhammed’im. Allah’ın kulu ve resulüyüm. Allah’a yemin ederim ki beni, Allah’ın bana verdiği makamın üstüne çıkarmanızı sevmiyorum.” Ahmed b. Hanbel, 3/153, 241, 4/25, 40- Ebû Davud, Edeb, 9.

     Ebu Saîd el-Hudrî radıyallâhu anh’ın bildirdiğine göre Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

“Sizden öncekilerin izlerini, kuşkusuz karış karış, arşın arşın takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girseler, siz de arkalarından gideceksiniz.

     Dedik ki; “Onlar Yahudiler ve Hıristiyanlar mı?”

     Başka kim olabilir ki! Dedi.” Buhari, İ’tisâm bi’s-Sünne, 14.

 


0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.

HADİS İNKARCILARININ SAHABE DÜŞMANLIĞI


Hadis inkarcılarının hadis rivayet eden sahabelere dil uzatmaları ve onlar hakkında iftira dolu karalamalar yapmaları onların peygambere olan sevgilerinin derecesini ortaya koymaktadır. Peygamberin en yakın arkadaşlarının peygambere ne kadar düşkün olduklarını bilmeyen cahil insanlar İslam’ın yücelmesi uğruna akıllara durgunluk veren fedakarlıklar yapan sahabeye dil uzatabilmektedir. Oysa peygamberimiz sahabesi hakkında ümmetini uyarıyor.

   “Şüphesiz Allah beni seçti, ashabımı seçti, onlardan benim için vezirler, yardımcılar, akrabalar kıldı. Kim onlara lanet ederse, Allah’ın  meleklerinin ve bütün insanların laneti onun üzerine olsun. Allah kıyamet günü onların kazandıklarını kabul etmez ve düzeltmez.”  Ahmed: 3 / 134 – 5 / 325 – Hakim: 3 / 632 – Taberani : 17 / 140 – Ebu Nuaym Hilye: 2 / 11 – M. Zevaid: 10 / 17    
   “Ümmetimin en hayırlısı benim muassırlarımdır. Sonra onlara tabi olanlar. Sonra da onlara tabi olanlardır.” Buhari: 7.C.3412.S
   “… Ebu Said El - Hudri r.a şöyle demiştir : Peygamber s.a.v şöyle buyurdu: Sahabilerime sakın sövmeyiniz. Sizden biriniz Uhud dağı kadar altın infak etse, sahabilerden birinin iki avuç sadakasına erişemez. Hatta bunun yarısına bile ulaşamaz. ” Buhari: 7.C.3432.S – İbnu Mace : 1.C.161.N

  “Ashabım hakkında Allah’tan korkun! Benden sonra onları kendinize hedef seçmeyin! Kim onları severse bana olan sevgisi sebebiyle sever; kim de onlara buğzederse bana olan buğzu sebebiyle buğzeder. Her kim onlara eza ederse bana eza etmiş olur. Her kim bana eza ederse Allah’a eza etmiş olur. Her kim de Allah’a eza ederse çok sürmez, Allah onun belasını verir.” Tirmizi: Menakib: 58-Ahmed: 5 / 54 - 57
 
  “… Bera ibnu Azib (r.a.) dan. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu demiştir: Ensar’ki onları ancak mü’min olan sever ve yine onlara ancak munafık olan kimse buğz edip kin tutar. Her kim ensarı severse, Allah’ta onu sever, her kimde ensara buğz ederse AIlah’da ona buğz eder.” Buhari: 8.C.3551.S
   Peygamberi sevenler onun sevdiklerini de severler. Onu vefalı dostlarına dil uzatarak uyarılara rağmen peygambere asi olanların iflah olmaları asla mümkün olmayacaktır.
 

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.