SAPTIRICI İMAMLAR

  İmam kelime olarak önde olan, öne geçen manasına gelir. Geçmişten günümüze kadar ilmi açıdan kendisini yetiştirmiş, ameliyle örnek olmuş ve insanları Allah’ın (c.c.) rızasını kazanmaya sevk edici imamlar elbette olmuştur. Bu insanlar Allah’ın (c.c.) kitabının ve peygamberin sünnetinin savunucusu olmuşlardır. 14 asırlık İslam tarihinde yaşamış, peygambere varis olma görevini ilmi ve ameliyle en üst düzeye çıkarmış, ümmeti aydınlatıcı ve hidayete sevk edici birçok imamlar yaşamıştır. Allah onlardan razı olsun. Onlar ilmi çalışmaları ile dine hizmet etmişler ve dine karıştırılmaya çalışılan şirk, bid’at ve hurafelerin tespitinde büyük hizmette bulunmuşlar, ümmetin bu tehlikelerden uzaklaşmasını sağlamışlardır. Kuran’ın tefsiri, fıkıh usulü, hadisi şeriflerin tespiti ve İslam tarihinin değerlendirilmesi üzerine yaptıkları ilmi çalışmalarla büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
   Bununla birlikte bir de saptırıcı imamlar ortaya çıkmış ve bu saptırıcı imamlar gerek tâğut korkusu, gerek yanlış inanışlar ve gerekse İslam düşmanlığı nedeniyle Allah’ın (c.c.) dininde hep tahrifata yol açmışlardır. Kimileri tâğut’un düzeninde, tâğut’un bekâsı uğrunda Allah’ın (c.c.) emrini gizlemişler yada bu emirleri yumuşatarak yanlış bir imanın yerleşmesine sebep olmuşlardır. Kimileri atalarından, cemaatlerinden ve takip ettikleri büyüklerinden gördüklerini sorgusuz doğru kabul edip, onlar yaptıysa doğrudur anlayışıyla aynen devam ettirmişlerdir. Tabi İslam düşmanları da boş durmamış, İslam’ı birçok Müslüman’dan iyi bilen âlim misyonerler yetiştirip, Müslümanları haktan saptırma, bid’at ve hurafelere daldırma noktasında büyük başarılar elde etmişlerdir.
   İslam tarihinde ümmeti şirk, bid’at ve hurafelere sevk edici imamlar da olmuştur. Bu imamların kimi zaman kendi hataları, kimi zamanda sonraki nesillerin onları tabulaştırması ümmeti yanlışa sürüklemiştir. Bazen de İslam’dan önceki inançlarının etkileriyle dine yeni şeyler sokanlar olmuş, bazen de kapıldıkları felsefi akımların etkileri ile kelimeler, kavramlar içine gömülmüşler ve fikirleriyle ümmeti de bu bataklığa sürüklemişlerdir. Bazıları da şeytanın kulaklarına fısıldamasını velayet vahyi diye uydurmuş yada ilham zannetmişler ve dine yaptıkları montajla inananları dalalete sürüklemişlerdir.
   “Çünkü o iftiracılar şeytanlara kulak verirler, esasen onların çoğu yalancıdırlar.”[1]
   “Böylece biz her peygambere, insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık. Onlardan kimi kimine, aldatmak için birtakım yaldızlı sözler fısıldayıp telkin ederler. Eğer Rabbin dileseydi, bunu yapamazlardı. O halde onları, düzmekte oldukları yalanlarıyla baş başa bırak!”[2]
   “Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. Saptıranları da hiçbir zaman yardımcı edinmiş değilim.” Kehf 18/51
   Sureti hak’tan görünen bu imamlar halk içinde büyük saygınlık kazandıkları için insanlarda onların yaptıklarında hikmetler aramışlardır. Şeytanın kulaklarına fısıldadığı bu tip saptırıcı imamların verdikleri zararı bu dine kimse vermemiştir. Sıradan bir insanın dine yeni bir şey sokması mümkün değildir. Çünkü kimse onu dinlemez. Ancak imam kabul edilen, sözüne itibar edilen birisi dine bid’at ve hurafeleri kolayca monte edebilir. Bununla beraber dine sokulan bir bid’ati de tecrit edebilir. Yani dine zarar gelmişse yanlış yola sapmış imamlardan gelmiştir.
   Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki; “Sizin için Deccal’den daha çok Deccal olmayanlardan korkarım.”
   “Onlar kimlerdir?” diye sorduklarında
    “Saptırıcı imamlardır.”[3] Buyurmuştur.
   Günümüzde ortaya çıkan bazı insanlar var ki; tabi oldukları cemaatin fanatiği olmuşlardır. Fazla bir bilgileri olmamasına rağmen cemaatleri içerisinde âlim olarak yer edinmiş ve itibar görmüşlerdir. İnsanların anlamadığı ölçüde ve Arapça lügavi süslemelerin olduğu sohbetleri çok severler. Çünkü bu onların insanlar arasındaki saygınlığını artırmaktadır.
   “İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.” Lokman 31/6
   Bazıları vardır Kuran ve sünnet ölçülerinde kendilerini uyaran insanları ya cahillikle yada sapıklıkla suçlarlar. Hak kendilerine apaçık ortaya konulmasına rağmen cemaatleri içerisindeki yerlerini kaybetmemek için hala yanlışta ısrar ederler. Kendi görüşlerinden farklı olarak ilmi gerçekleri ortaya koyanlara bilgisizce karşı çıkarak onları sapık ilan ederler. İlmi alt yapıları oldukça zayıf olmasına rağmen büyük bir âlim edasında insanları hakka davet ettiklerini zannederler. Ve hakka çağıranları dahi saptırmakla suçlarlar. Onlar tarafından sapık olarak damgalanan insanların görüşlerinin ne olduğu dahi önemli değildir artık insanlar için. Bu âlim zannedilen cahiller tarafından sapık olarak damgalandınız mı? Artık bir daha yanınıza yaklaşılmaktan dahi korkulur. Bundan sonra sizin söylediğiniz ne Kur’an nede sünnetin hiçbir önemi yoktur.
   Bir takım insanlar var ki; imam olmuşlardır. Toplum içerisinde imamlığın kendilerine kazandırdığı itibar ile yaşarlar. Bulundukları ortamlarda onlara saygı duyulur, başköşeye oturtulur. Söylediklerinin ilmi değer taşıyıp, taşımaması halk için fazla önemli değildir. Zaten bunu tartacak ilme sahip insanlar da çok az olduğundan meydan onlara kalmıştır. İnsanların babalarından duydukları, cemaatlerin menfaatlerine ters düşmeyen, suya sabuna dokunmayan bir tarzda dini anlattıkları sürece ne söyleseler alınır ve kabul edilir. Ama ne zaman ki insanların babalarından gördükleri dine ters bir eleştiri, bağlı bulundukları cemaate, imama ve şeyhe eleştiri yapılır; işte o zaman hemen o kimselere sapık damgası vurulur.
    “Ey iman edenler, şurası bir gerçektir ki, hahamlar ile rahiplerin bir çoğu insanların mallarını haksız yere yerler ve Allah yolundan saptırırlar….” Tövbe 9/34
   Bu ayetin Hahamlar ve Rahipleri anlattığı ve bizi ilgilendirmediği düşünülebilir mi? Yani Müslümanlar içerisinde onların mallarını haksız yere yiyen din adamları olmadı mı? İnsanları Allah’ın tertemiz yolundan saptıranlar olmadı mı? Bu ayetler Hahamları ve Rahipleri ilgilendiriyorsa Allah niye Müslümanlara bunları anlatsın? Kuran’da geçmiş kavimlerden de bahsediliyor. O ayetler de bizi ilgilendirmiyor mu demek lazım. Allah (c.c.) bu ayetler ile bizim de aynı hatalara düşebileceğimiz uyarısında bulunmaktadır.
   Bu ayetin tefsirinde Mevdudi şöyle diyor: “Bu dini önderler şu iki günahtan dolayı suçludurlar: Birincisi, bunlar aslı esası olmayan fetvalar satarak, rüşvet, hediye ve mükâfatlar alarak halkın elindeki serveti yiyip tüketirler. Aynı şekilde bu kimseler, halkı kendilerinden, henüz hayattayken kurtuluş ve beratlarını satın almaya teşvik eden ve ölümlerini, evlenmelerini bu cennet ‘tekelciler’inin koyduğu bir fiyatı ödemeye bağımlı kılan dini tören ve düzenlemeler icad ederler. Bu günaha ilaveten ikinci olarak da, kendi çıkarları için çeşitli sapıklıklara meydan vermek ve her hakiki tebliğ yolu üzerine âlimane hilelerini “muttaki” gibiymişcesine şüphelerini dikmek suretiyle insanları Allah yolundan alıkoyarlar.”
  Müslümanlar içerisinde de âlimane cahillikler peydah ederek Allah’ın dininden sapmalara neden olmaktadırlar. Bunlar bizzat Allah’ın yolundan alıkoymazlar. Ama yaptıkları bidatler ile günün birinde temiz şeriatin yolundan saptırmış olurlar.
   Cahil imamların bilgisizlikleri sadece kendilerini değil kendisini takip eden cemaatlerine de büyük zararlar vermektedir. Onlar sapık ilan ettikleri insanların, hakkı tebliğini bilmeden engellemiş olurlar.
   Bu tip cahillerin verdiği zararı bu dine kimse vermemiştir. Hakkı tebliğ edenlerin önündeki en büyük engellerin başında bu saptırıcılar gelmektedir.
.
.
Ebu Muhammed Musab KÖYLÜOĞLU

[1] Şuara 26/223
[2] En’am 6/ 112
[3] Ahmed bin Hanbel

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.