AMERİKAN DÜZENİ


  Kuruluşundan günümüze kadar zalimlik, canilik ve katliamlarla adı birlikte anılan büyük şeytan ABD egemenliğini zulüm üzerine bina etmiştir.
   1492 yılında, ayağını bastığı andan itibaren Amerika kıtasını kana bulayan dedeleri Kristof Kolomb nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin kanlarını dökmeye başladı. Ve 22 yıl sonunda 28 bine indirdi.
    Kan ve göz yaşı üzerinde dünya saltanatı süren Amerika’nın tarih boyunca yaptığı katliamlara onlarca örnek verilebilir. Yakın tarihimizde 200 bin Alman göçmeninin topluca yok edilmesi, 1942’de Hiroşima ve Nagazaki’de 300 bin insanın ve canlının yok edilmesi, daha dün Afganistan ve Irak’ta yüzbinlerce masum insanın katledilmesi Amerika’nın yaptığı katliamlardan sadece bir kaçı.
   Teknolojik ve siyasi alandaki gücünü şeytani planları için kullanan ABD dünyanın jandarmalığını yapmakta ve gücünün verdiği cesaretle bu hakkı kendisinde görmektedir. Egemenliğinin devamı için hiçbir engel tanımamakta ve hiçbir harcamadan kaçınmamaktadır. Güçlü daima haklıdır düşüncesinin icrasını yapmaktadır.
   Emperyalizminin devamına hizmet eden NATO (Birleşmiş Milletler), Uluslar arası adalet divanı Lahey gibi örgütler aslında Amerika’nın uydurduğu birer düzmece kuruluştur. Bu örgütlere üye olan ülkeler de dünya ülkeleri ile uyumlu olmaktan ziyade Amerika’nın şerrinden korktukları için bu örgüt çatısı altına girmişlerdir. Bu örgütler her ne kadar uluslar arası örgütmüş gibi gözükse de kanunlarının Amerika’ya işlemediği, gücünün 3. dünya ülkeleri kabul edilen zayıf ülkelere işlediği bir Amerikan maşasıdır. Bunu anlamak için Irak savaşındaki dayatmalarına bakmak yeterlidir. Çünkü ne Birleşmiş Milletler ne de Uluslar arası anlaşmalar ve savaş suçları Amerika için işlememektedir. Ancak söz konusu olan Müslümanlar olunca adeta şahin kesilmektedir.
    Amerika’nın güdümünde olmayan Müslüman ülke bulunmamakta ve askeri üssünün olmadığı birkaç ülke bulunmaktadır. Elinde bulundurduğu silah teknolojisiyle kendi topraklarının çok ötesinde savaş yapabilmektedir. Sahip olduğu uzay teknolojisiyle dünyanın her tarafını takip edebilmektedir. Ekonomik ve siyasi alandaki gücünü kullanarak bütün İslam ülkelerini siyasi ve ekonomik işgali altına almıştır. Bu nedenle gerek uşakları ve gerekse uyguladığı ekonomik baskıyla Müslümanların güç kazanmalarını engellemektedir.
    Müslüman devletler Amerika’nın oluşturduğu bu düzen içerisinde onun yalakalığını yapmak ve şerrinden kurtulmak için adeta bir komutan postası gibi davranmakta, Müslüman halklarda ırkçılık ve mezhep farklılığının getirdiği bölünmüşlükle kendi aralarında 100 parçaya dağılmış ve bir türlü gerçek kimliğine bürünerek ayağa kalkamamaktadır.
   Her çağın olduğu gibi bu çağında despotu, sahte ilahlığa soyunan bir alçağı vardır; o da Amerika’dır. Önemli olan bu despotun varlığı değil, Müslümanların duruş pozisyonudur. Çünkü bu tür sahte ilahlar her dönemde olmuştur. Yani ya hakkı savunup, sahte ilahı reddedip, kendi özgür dünyanızı kuracaksınız. Ya da zalimin, sahte ilahın yanında yer alıp, onun dünyasındaki köleliğinize devam edeceksiniz. İşte imtihan burada. Bunun dışındaki bir duruş ise; satılmışlık, münafıklık, şerefsizlik ve alçaklık olup, kafirlikten daha beter bir duruştur.
   Kurduğu bu düzende egemenliğinin, şımarıklığının vermiş olduğu cesaretle saldırganlaşarak son zamanlarda kuduz it gibi sağa sola saldıran Amerika sonunun yakın olduğu günleri müjdelemektedir.
   Allah’ın izniyle bu zalim Firavun torunlarının da sonu gelmiştir. Dünya yaratılalı beri, dünyanın hakimiyeti kimseye daim olmamıştır. Şurası unutulmamalıdır ki: karanlığın çöktüğü her dönemin sonunda aydınlık günler başlamıştır. Elbette bu düzen böyle gitmeyecektir. Çünkü Allah nurunu tamamlayacaktır.
 .
.
Mus’ab KÖYLÜOĞLU

0 yorum:

Yorum Gönder

Lütfen Müslümana yakışmayan küfür içerikli yorumlar yapmayınız.